praven şehrinde fakir düşmüş bir asilin oğlu olarak kendi halimde dolaşıyordum. altımda atım sırtımda hırkamdan başka bir şeyim yoktu. şehir meydanında durduk yere bana saldıran bir haydutu zorlu bir mücadele ile öldürdüm ve praven surlarına çıkıp gözümü kısarak uzaklara baktım. dedim ki ulan kalradya sen mi büyüksün ben mi tam o anda tüccar bey koşarak yanıma geldi. saçma saçma konuşuyordu ve hemen defettim başımdan. artık o kiralık katili yollayanı bulmalıydım. hemen düştüm yollara birer birer önüme çıkan köylerde soruyordum ve kimse bilmiyordu ama bazı köylüler davama kendilerini adayıp benimle birlikte yollara düşüyorlardı. çok geçmeden kendimi sargoth şehrindeki bir turnuvada buldum. kıvrak hareketler yardımıyla kolayca turnuvanın kazananı oldum ve kral ragnar beni malikanesindeki şölene davet etti. artık krallar beni adam yerine koyuyordu. şölende tanıştığım hanimlar da benden çok hoşlanmıştı. batu idi adım. gittiğim yerlere şöhretim benden önce gidiyordu artık. az zaman sonra kral ragnar bir turnuva daha düzenledi ve galibi olan beni derebeyi ilan etti. artık batu han olmuştum. ve yeni ünvanıma henüz kavuşmuşken vaegirler norda savaş ilan etmişti. mareşal olaf hemen orduyu topladı ve ismirala kalesini kuşattık. lakin biz atak yapamadan kral yaroglek ve ordusu gelip kuşatmayı dağıttı. kont olaf ismirala yı es geçmiş diğer kaleleri bir bir ele geçiriyordu. vaegirlerin gücü yetmiyordu belli ki. bende ismiralayı kuşatmıştım. 100 küsür askerimle tek başıma ele geçirdim ve kale artık benimdi. hemen bana verilmesini istediğim mektubu kral ragnara yolladım. ve cevap geldi. ismirala kalesi artık benimdi. hemen en seçkin birliklerim olan nord kahramanlarını ve kıdemli nord okçularımı garnizona yerleştirdim ve mareşale eşlik etmek üzere yola çıktım. fetihden fetihe koşuyorduk adeta ve kral yaroglek hiç bir karşılık veremiyordu. kısa sürede neredeyse tüm şehir ve kalelerini almıştık. ve vaegir krallığının son karargahı olan nelag kalesini yine ben ele geçirmiştim. bu kez istemiyordum kaleyi. kör itin öldüğü yerdeydi. ne yapacaktım ben bu kaleyi. onun yerine daha büyük emellerim uğruna kalenin kıçını yayarak yatan bir konta verilmesine razı oldum. vaegir krallığı yıkılmıştı artık. kıyı şeridinden reyvadin şehrine kadar nordların elindeydi. erken gelen bu zafer için kutlamalar yapıyorduk. günler geçmişti ve ben hanlarda duyduğum o evliliklere kafayı takmıştım. evlenirsem politik bağlantılarımın çok güçleneceğini düşünüyordum. hatta belki direk kral bile olabilirdim. böylece leydi svipulu kaçırdım ve evlendik. hiç beklediğim gibi olmamış, dışlanmıştım. kadında zaten çirkindi. leydi aesa yüz vermediği için onu kandırmıştım. böylece mutsuz ve pişman kalemde otururken bir haber geldi. ragnar svadyaya savaş açmıştı. yine zorlu bir savaş bizi bekliyordu. hemen takıldım mareşalin peşine ve dhirimi kuşattık. kont stamar çok dayanamamıştı ordumuza. derchios kalesinide kolayca ele geçirdikten sonra sunoya yürüdük ve orada svadya ordusuyla karşı karşıya geldik. büyük bir meydan muharebesi sonucu zaten kalabalık olan ordumuz galip gelmişti. artık sunoyu kuşatabilirdik. surlarda kıran kırana çarpıştık ve sunoyu ele geçirmiştik. ardından başkent pravene yürüdük. az kalsın suikaste kurban gittiğim şehre. karşımıza büyük bir güç çıkmadığı için kolayca şehri zaptettik ve mareşal orduyu dağıttı. biz praveni kuşatırken düşman boş durmamış sunoyu geri almıştı. büyük bir fedakarlık yapmam gerekiyordu. hemen sunoya gittim ve henüz toparlanmaya fırsat bulamayan garnizonu bir çırpıda biçerek şehri tekrar fethettim. ragnar praven şehrini bana bahşetmişti. sunoyuda istedim. üstün başarılarımdan ve hizmetimden memnun kalmış olacak ki onu da verdi. ve kral harlaus başka şansı olmadığını anlayınca barış elçilerini gönderdi. bizde yıpranmıştık ve barışı kabul ettik. ama dinlenmeye vaktim yoktu. hemen şehirlerimin garnizonlarına asker takviyesi yapmalıydım. su uyur düşman uyumazdı. iyice doldurdum garnizonlarımı. suno şehrimde artık 200 nord kahramanı ve 150 kıdemli nord okçusu vardı. diğer ırklardan yüksek rütbeli askerlerimide praven şehrine yerleştirdim. savunmasız bırakamazdım. ve kergitler sarranidlerle olan savaşı bırakıp bize saldırmayı seçti.
fırsat bu fırsattı. artık ne kral ragnarın derebeyi olmak istiyor ne de onca asker kaybedip ele geçirdiğim mülklerimi vermek istiyordum. hemen bir kale ele geçirmeliydim. doğruca ordumla kergit topraklarına yürüdüm. mareşalde oradaydı. uhhun kalesi önünde kergit ordusuyla çarpışıyorlardı. ortalığı boş bulunca hemen halmar şehrini kuşattım ve ele geçirdim. reddetmesini umarak bana verilmesini istedim ve umduğum gibi oldu. kral ragnar yeterince ödüllendirildiğimi söylüyor ve burayı bana vermeyi reddediyordu. asıl ödüllendirilenin kim olduğunu unutmuş gibiydi. tüm büyük savaşları benim stratejik zekam sayesinde kazanıyordu ve ülkesi büyüyordu. artık önümde iki seçenek vardı; ya durumu kabullenecek ve tarlasında hanımlarıyla cilveleşen boş beleş bir konta halmar gibi diyarın en zengin şehrini hediye edecektim, ya da adaleti çekip emaneti sikecektim. amacımda buydu ve isyan ettim. kergitlerle olan savaş umrumda değildi. hamlardaki küçücük garnizonla şehri nord ordusuna karşı savunamayacağımı da biliyordum. böylece geri çekildim ve suno şehrime geldim. artık bağımsız bir ülkenin lideriydim ve kral batu han olmuştum. nordlar çok geçmeden ragnar efendilerinin namusunu temizlemek için surlarıma dayandılar ama onları defetmek çokta zor olmadı. kuvvetli bir garnizonum vardı şehirde. çatışma biter bitmez hemen firentisi ragnara barış için yolladım ve ikna kabiliyeti yüksek olan bu adam barışı kabul ettirdi. artık en önemli işim derebeyim olmak üzere yeni lordları ikna etmekti. leydi matheld lord rolf ve lord bahestur zaten hep benimleydi. ve haringoth kalesine gittim. kont mirchaud çıktı karşıma. 180 küsür askeriyle epey kalabalık görünüyordu. olan biteni anlattım ve kendini davama adayıp bana bağlılık yemini etti. onu bir kaç lord daha izledi ve krallığımın ordusu güçleniyor, ama tüm lordlarıma toprak veremiyordum. yeni yerler fethetmeliydim ve bunu bana savaş açan svadya krallığı vasıtasıyla yapacaktım. onları zaten daha önce bozguna uğratmıştım, dahasını istiyorlardı belki. zorlu çatışmalar ve kuşatmalarla tek celsede svadya krallığına son verdim. artık bana kral batu han hazretleri diye hitap ediliyordu. yeni lordlar birer birer sancağım altında korunabilmek için şehrime gelip önümde diz çöküyorlardı. böyle haftalar geçti. artık rodoklar ile de sınırım vardı ve belki de kral graveth beni daha da güçlenmeden bitirmek için savaş açtı. ama bir bir onun ordularını da yendim. fethettiğim kale ve şehirleri birer birer lordlarıma verirken svadyaya ihanet edip yanıma gelen mircahud bana da ihanet etmiş ve bir rodok beyi olmuştu. elindeki uxkhal şehri ve haringoth kalesiyle birlikte gitmişti. hemen üstüne yürüdüm ve kalesini kuşatıp teslim olmasını söyledim. bana hakaretler ediyordu. bunun altında kalamazdım. tüm askerlerini öldürdüm ama mirchaud köpeği kaçmayı başarmıştı. rodok krallığını yıktığımda nord saflarına geçti. rodok topraklarında artık benim hükmüm geçiyordu. kendime artık kral sultan batu han diye hitap ettiriyordum. bir kaç hafta boyunca yoldaşlarımı sürekli beni tanıtmaları için yolladım. ragnar bu durumdan rahatsız olacak ki bana savaş açtı ve zorlu bir mücadele yaşadık. gittiğim her kalenin kumandanıyla görüşüp teslim olmalarını istiyordum ve her kalede kumandan olarak karşıma mirchaud çıkıyordu. kıl olmuştum bu herife. savaş zorluklarla geçerken kergitler bana savaş açtı ve nordlarla barış imzalamak zorunda kaldım. nordların sargoth bana ismiralaya kadar olan tihr şehri ve chalbek kalesi hariç tüm kontrol noktalarını ele geçirmiş, dhirim şehrini kuşatmaya bile gitmemiştim. o şehir herkesin elinde bulundurmak istediği merkezi bir şehirdi ve daha fazla düşmanı henüz göze almamalıydım. kergit topraklarında ordum için erzak bulmak amacıyla köyün birini yağmalarken sançar hanın 400 kişilik maiyeti tarafından baskın yedik. biz 180 kişiydik ve köylülerle beraber 450 civarında düşmanımız vardı. çok korkmuştum. buraya kadarmış diyordum kendi kendime. ama yine savaşacaktım. savaş alanında farkettim ki sancar hanın ordusunda süvari yoktu. bu nasıl kergit hanıydı. ona bunun bedelini ödetmeliydim ve svadya şövalyelerimi üstüne saldım. o gün o köyün meydanına 450 ceset gömdük ve sançar hanı esir aldık. bu tüm kergit noyanlarının gözünü korkutmuştu. bir kısmı hemen benim safıma geçti. ıchlamur tulga narra ve halmar şehirlerini aldım. bu sırada nordlarda fırsattan istifade kergite savaş açtı. durumlarına acıyıp kergitlerle barış yaptığımda sadece asugan, distar ve tulbuk kaleleri kergitlerin kontrolündeydi. nordlar hakkından gelemedi ve kergitler curaw şehrine kadar ilerlemişti. nord krallığı fazla uzun süre hüküm sürmüştü. artık bitirmeliydim bu işi ve savaş açtım. ateşkesi bozan taraf ben olmuştum. onurum zedelenmişti ama buna değerdi. artık nord krallığı yıkılmıştı. mirchaud denilen köpek kergit sancağı altına girmişti. şimdiye kadar sarranidli araplara hiç bulaşmamıştım. kalradyada 3 devlet kalmıştı. çökmek üzere olan bir kergit hanlığı, sarranid sultanlığı ve benim küllerinden doğmaya çalışan kalradya imparatorluğum. biz diğer krallıklar sürekli çarpışıp kan dökerken araplar hiç savaşlara bulaşmamış ve ekonomik alanda gelişmişlerdi. hepimizden zenginlerdi. orduları da epey kalabalık olmuştu. onları sona saklayacaktım ama sultan hakim planlarımı bozup bana savaş açtığını ilan etti. bu sırada bende tulga şehrim civarlarında ekonomik işlerimle ilgileniyordum. hemen köyümün birinde yakaladığım bir arap emirini 100 kişilik ordusuyla birlikte yendim ama kaçmayı başardı. ben henüz plan yapıyordum ki alttaki bilgi kutusunda o mesajı gördüm. dev bir sarranid ordusu halmar şehrimi kuşatmıştı. ilk kez böyle bir mesaj gelmişti. dev demek ne kadar büyük oluyordu. hemen mareşal olarak orduyu topladım halmara yürüdük. gerçektende dev bir orduydu bu. 1800 kişi surlarımı kuşatmıştı. arkamdaki lordlar o gün ne kadar korkak olduklarını gösterdiler ve benimle birlikte kuşatmayı geçip şehir savunmasına gelmediler. bu dev orduya karşı benim elimde şehir garnizonuyla birlikte 450 civarında asker ve kale surları vardı. hemen topladım askerleri ve kral theoden'den öğrendiğim gibi gaza getirici cümleler kurdum. savaş naraları attık. savaşa hazırdık. o gün tarih yazdık ve 1600 küsür çöl faresini surlardan aşağı döktük. 12 arap emiri esirimiz olmuştu ve geri kalanı kaçmıştı. hemen kaleden çıkıp peşlerine düşmemle benim korkak lordlarım tekrar yanıma geldi. onları affetmiştim. affetmiştim ama unutmamıştım. dev arap ordusunu püskürttüğüme göre artık çöl diyarı kapılarını bana açmış sanıyordum. yanılmışım. jamiche kalesini kuşattığım sırada 1200 arap daha peydah olup etrafımızı sarmıştı. ölmek var dönmek yoktu ve girdik bir çatışmaya. bu araplar hakikaten savaştan uzak geçirdikleri süre boyunca savaşmayı unutmuş gibiydi. askeri çoktu ama boktu. yanımdaki 400 yoldaşımla bu çöl berduşlarını yine büyük bir bozguna uğratmıştık. evet. maldı bunlar. toplamda neredeyse 3000 askerlerini kılıçtan geçirmiştik. bu büyük bir sayıydı. hemen başladım kalelerini kuşatmaya. jamicheyi aldıktans onra shariz şehrindeydi sıra ve önce teslim olmalarını önerecektim. cengiz han da böyle yapıyordu. ama karşıma yine alçak mircaud çıktı. bu herif her savaşta karşıma bir kalenin kumandanı olarak çıkıyor ve teslim olmayı reddediyordu pis dönek. bu adamda sadakat duygusu yoktu. iyice nefret etmiştim ondan. ele geçirdiğim kalelerden kaçmayı başarıyor, bir sonraki kalede yine karşıma çıkıyor ve teslim olmayı reddederek belki de masum insanların ölümüne sebep oluyordu nalet herif. bilgisayarımın başında çıldırıyordum bu durum karşısında. ama çıkmıştık bir kutlu yola ve böyle dönekler bizi davamızdan döndüremezdi. teker teker aldık tüm arap şehir ve kalelerini. savaş bitmişti. tüm kalradya diyarında benim olmayan sadece 3 kale kalmıştı ve hedefim belliydi. hemen çalışmalara başladık ve etrafında bok sineği gibi kergit noyanı gezen o kaleleride pek zorlanmadan aldık. biz nelerle savaşmıştık. tüm kalradya benimdi artık. imparator hazretleri diyorlardı bana. başkentim olan reyvadin şehri ne yaptıysamda fakirlikten kurtulamamıştı. ne yapsam diye kara kara düşünürken dhirim şehri ilişti gözüme. çok merkezi bir konumdaydı, adeta kalradyanın kalbiydi. burayı hangi derebeyime verdiğimi merak ettim ve baktığımda 1800 arap karşısında benimle halmar savunmasına gelmeyen korkaklardan biri olduğunu hatırladım. hemen ihanetle suçladım ve tüm mallarına el koyup kalradyadan kovdum. dhirim şehrini başkentim yaptım. ama burasıda fakirdi ve refahı yükseltmem lazımdı. her hükümdar halkının refahını düşünmeliydi. hemen lonca başkanının yanına vardım ve şehirde kıtlığı çekilen ürünleri öğrendim. ülkemin dört bir yanından toplayım getirdim bu ürünleri ama fayda etmiyordu. lonca başkanının verdiği tüm görevleride yaptım. ıslah etmiyordu, bir türlü şehrim zenginleşmiyordu. tüm sancakbeylerimi şehirlerin civarında devriye gezdirip haydut tehlikesini de ortadan kaldırdım ama bu refah seviyesi ıslah olmuyordu. farkettim ki kervanlar gelip gitmiyordu. ben şehri önceki sahibinin elinden almadan önce bir çok kervan gelmiş halbuki. onursuz bir adamda değildim. onur ve idare hakkım epey yüksekti. şehirle ilişkimi yükselttim. her allahın günü hana uğrayıp herkese içki ısmarladım. sürekli turnuva düzenledim. şehir bana derin bir sadakatle bağlıydı ama yinede fakirdi. dükkanlara girdim bir bir ve 250 bini aşan dinarımı bunlara verdim. pahalı ürünleri satın alıyor ve daha ucuz fiyata geri veriyordum. bunu tekrar tekrar yaptım ama ıslah olmuyordu. en sonunda eeeh. sikerler. deyip maceracılıktan emekli oldum. kiralık katili yollayanı da bulamamıştım zaten. biriktirdiğim gümüş uzun bir süre dayanmadı ama veidar köyünde biraz toprak alacak kadarını bulmayı başardım. orada özgür bir çiftçi oldum ve potansiyel eş adaylarımı çekmeye başladım. eski eşim leydi svipul her şeyi bırakıp benimle buralara yerleşmeyi istemeyip geride kalmıştı. zaten pekte sevmemiştim onu. gönlüm hep turegorun kardeşi leydi aesa'daydı. oda yüz vermemişti. kısa zamanda köylüler bana yerel kahramanları gibi davranmaya başladı. ziyafetlerde her zaman onursal bir yerim oldu ve yaptıklarıma dair hikayeler, çocuklar anımı sonsuza dek yaşatsın diye hanlarda ve meyhanelerde defalarca anlatıldı.