Hürriyet gazetesi köşe yazarı Ertuğrul Özkök'ün dert yandığı sorunsal.
ingiltere'de spor basınının artık Oxford, Cambridge mezunlarından seçildiğine değiniyor. Yeni tribün sosyolojisinin yeni bir içerik yarattığını, yeni içeriğin de yeni bir spor yazarı talep ettiğini söylüyor.
Peki, bu Türkiye için ne denli geçerli?
En büyük örneği Beyaz Futbol denen futbol programından bozma magazin içerikli yayının yalnızca futbolun tartışıldığı programlardan daha fazla izlenmesi. Tartışma, laf dalaşı, konuşmaların üst üste bindiği diyaloglar (!) hoşa gidiyor. Hatta bunun üzerine spor kanalları bile benzer programlar yapar oldu. Ntv Spor'da yayınlanan Kırmızı Çizgi programını örnek verebilirim. Beyaz Futbol gibi tartışma yüklü olmasa da futboldan sapan diyaloglar dönüyor. A Spor'da yorumculuk yapan Erman Toroğlu'nun üslubu da Beyaz Futbol yorumcularından farksız.
Futbol yayınlarında böylesine bir "tersine evrilme" mevcutken, Türkiye için yeni bir tribün sosyolojisinin varlığından bahsedebilir miyiz? Hala çıkan olaylar sebebiyle deplasman maçlarına gitmeye korkan taraftarlar varken holiganizmin bittiğini, yeni anlayışın mevcut spor yayınlarını beğenmediğini ve daha entelektüel bir yaklaşım talep ettiğini söyleyebilir miyiz? Hepsini bir yana bıraktığımızda, tek artısı Boğaziçi, Odtü, Koç veya Sabancı bitirmek olan bir spor yazarının/programcısının bu talebi karşılayacağından emin miyiz? Boğaziçili, Odtülü bir vatandaşın holigan olmayacağına güvence verebilir miyiz? Holigan olmak/olmamak eğitim seviyesine mi bağlı?
Basın tribününün problemi eğitim düzeyi değildir. Halkın holiganizm tutumunu göz önüne bulundurarak reytingi ve spor yayımlarının satış sayısını gözetip bu doğrultuda çalışmaktır. Bütünleyici olmamaktır. Bu da bilgisizlikten, eğitimsizlikten değildir.
Türk futbol kitlesi holigan tavrını bırakmadıkça, olaylara objektif bak(a)madıkça, basın/yayın bu tavrı destekleyici tutum gösterdikçe yeni bir tribün sosyolojisinin varlığından söz edemeyiz.
