marduk

entry143 galeri
    134.
  1. marduk yada diğer adıyla nibiru... ne goygoyu yapıldı ama? geldi, geliyor, gelecek, vay efendim hayatımızı sikecek...

    ben marduk ile 2001 yılında tanıştım. 16 sene geçmiş üzerinden. zaten her daim "ezoterizm" denilen meseleye meraklıydım.

    Türkiye'de az kişinin bildiği Louis Pauwels, Jacques Bergier, Gerard de Sede, Rene Guenon, hatta Tom Lethbridge gibi herifleri bir tamam okumuştum (efendim "lisan" da biliyoruz ya ayıptır söylemesi)... Sonra bunlara Robert Bauval, Graham Hancock, Michael Baigent gibi araştırmacılar da eklendi.

    Bu adamlar, dünyamızda ünlü Nuh tufanından önce bambaşka bir uygarlığın varolmuş ve o amansız felaketle ortadan kalkmış olduğunu iddia ediyorlardı. "Gizemciler" denilen bütün o esrarlı çevrenin çalışmaları da, bu eski uygarlıktan bize kalmış bir takım ipuçlarının, zaman içinde şekil değiştirmiş, efsaneye dönüşmüş bir takım izleri, kırıntılarıydı...
     
    Atlantis, piramitler, vs vs...
     
    Hatta, Lethbridge tam bu konuyu araştırdığı ve bomba gibi patlayacak bir kitap yazmaya hazırlandığı sırada, sonradan pek ünlenecek Erich von Daeniken daha önce ve daha uyanık davranmış, gene o pek ünlü 'Tanrıların Arabaları'nı yazarak bombayı kendisi patlatmış, (yıl 1967), Lethbridge'in yakın dostu olan ve bu konularda epey eser vermiş Colin Wilson öyle anlatıyor.

    Masonların da bunları bildikleri ve bu sırrı sakladıkları ileri sürülüyor.

    bundan yıllar yıllar önce internet'i ve orada faaliyet gösteren ünlü "amazon.com" u da yeni keşfetmenin verdiği heyecanla bu tür sitelerde ve içlerinde geziniyordum Zecharia Sitchin adında bir adamla tanıştım.

    Orta yaşlı bir Yahudi'ydi bu. Konuyla ilgili de tam sekiz kitap yazmıştı! istanbul'a da gelmiş gitmişliği vardı. Okudukça da dehşete kapıldım.

    Sitchin, yalnız eski ibranice'yi değil, Sümerce, Akadca, Asurca, bu arada eski Mısırca'yı da bülbül gibi bilen çok derin bir adamdı.

    Yalnız Tevrat'ı değil, hemen bütün eski kil tabletleri, bunlarda yazılı destanları falan da okumuş (başta Gılgamış) ve şu sonuca varmıştı; Mitolojilerde hep '"anrılar" diye geçen ve bizim de "pis putperestlerin saçmalıkları" diye burun kıvırdığımız, ciddiye almadığımız varlıklar gerçekti, ve bunlar bilmediğimiz ama yakın ve gerçek bir gezegenden gelmişlerdi. Bu gezegen uzak bir galakside değil, bizim kendi güneş sistemimizdeydi.
     
    Ama biz bunun farkında değildik.

    Bilmiyorduk, çünkü yörüngesi, yani güneşin çevresinde bir tam dönüşü bizim ölçümüzle 3661 yıl sürüyordu.

    Sistemin dışına çıkıyor, çok uzaklara gidip elbette geri geliyordu.

    Bunu ancak binlerce yıl önce yaşamış atalarımızın (başta Sümer uygarlığı) bırakmış oldukları bazı ipuçlarından anlayabiliyorduk. Üstelik atalarımız neyin ne olduğunu tam anlayamadıklarından meseleyi "mitolojiye" dönüştürmüşler, söylence şekline sokmuşlar, bize öyle aktarmışlardı. Yani, birtakım yazıları ve yazıtları "doğru deşifre etmek" gerekiyordu.

    Atalarımız bu gezegende yaşayan ve bize de uğrayan üstün yaratıklardan korktukları ve çekindikleri için onları, haşa sümme haşa, "tanrı" sanmışlar, saygıda ve sevgide kusur etmemişlerdi. ..

    Bu gezegen, güneş sistemimizin doğal bir üyesi değildi. Sisteme dışarıdan girmişti, yörüngesi de bildiğimiz bütün gezegenlerin aksine, ters yöndeydi. Pluton hariç hemen bütün gezegenlerin ortak dönüş düzeyine, yani "ekliptik" dediğimiz plana da doksan derece dikti. Dolayısıyla, duruyor duruyor, yani bize duruyormuş gibi geliyor, birdenbire göklerde beliriveriyordu. Güney yönünde.

    Dünyadan çok daha büyük, kızıl renkli bir gezegen.

    3661 yılda bir geliyor, Jupiter ile Mars arasında bulunan "asteroid kuşağı" bölgesine sokuluyor, oradan dönüp gidiyor. Bize fazla yaklaşmıyor.

    Fakat kütlesi çok büyük olduğu için, çekim gücü her seferinde bizim burada (yani dünya gezegeninde) amansız depremlere, yanardağ patlamalarına, tsunamilere, sel baskınlarına yol açıyor. 3661 yılda bir geliyor ama pir geliyor, bizi mahvedip gidiyor.

    işte ünlü Nuh tufanına da bu gezegen yol açmış ve dünyamızda daha önce varolan başka bir uygarlık böylece ortadan kalkmış.

    şimdi efendim Zecharia Sitchin, bütün bunları uyduruyor mu? bilmiyorum amına koyayım! Mezopotamya yazıtlarını okuyunca bu kanıya varmış.

    Bu gezegen, daha doğrusu bunun uydularından biri, eski geçişlerinden birinde, asteroid kuşağının yerinde evvelce bulunan bir başka gezegene çarpmış, kopan büyük parça bir süre serseri mayın gibi dolaşa dolaşa bugün bildiğimiz Venüs'ü oluşturmuş, geri kalan toz toprak da işte o asteroidleri, yani küçük parçacıkları...

    Masonların sakladıkları sır da buymuş işte!

    Bu konu ilginizi çektiyse... Sitchin'in bazı eserleri, sanırım ilk ikisi ya da üçü, dilimize çevirildi. (2004 itibari ile ) "On ikinci Gezegen" isimli kitabından başlayarak okuyunuz.

    Ayrıca bilim adamları, "böyle saçma şey olmaz, bu büyüklükte bir gezegen yaklaşmakta olsaydı şimdiye kadar görmüş olmamız gerekirdi" diyorlar... Fakat...

    1984 yılında, Amerikan uzay araştırma ve çalışmaları dairesi ünlü NASA, Pluton dolaylarında, güneş sistemine "girmekte olan" büyük bir gökcismi keşfetti... Bunun doğal bir gezegen mi yoksa yapay bir uzay gemisi falan mı olduğu anlaşılamadı...

    Söz konusu cisim, "spektral" analizde koyu kırmızı renk veriyordu!

    Konu bir süre örtbas edildi.

    Fakat Marduk'un kırmızı olduğunu da Sümerliler söylemişlerdi! Aslında Marduk bu gezegenin Babil dilindeki söylenişiydi, Sümerce adı Nibiru, oradan gelenler de Anunnaki.

    Peki, bütün bunlar palavraysa, bu entryi yazmak için boşa vakit harcamışsam, acaba Sümerliler niçin bildikleri gezegenleri hep yaptığımız, alıştığımız şekilde içeriden dışarıya, yani güneşe en yakın Merkür'den başlayarak Pluton'a doğru değil de, dışarıdan içeriye, yani güneşe en uzaktan başlayarak sayıyorlardı?

    "Bir şeyin" ve birilerinin geliş yolunu mu izliyorlardı yoksa?

    karşılaşmadan bilemeyeceğiz! ama sayemde bu konu hakkında en bilgili dünya çapında araştırmacının kim olduğunu öğrendiniz, geri kalanını da okuyup kendiniz fikir yürütürsünüz...
     
    13 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük