bu farklı renkteki muavin çağırma lambaları yeni çıkmıştı. ben çocuğum o zaman. orta bire falan gidiyorum yani. ramazan ayı. seferilikten falan haberim yok. sahur yaptım. bikaç saat ya uyudum ya uyumadım, kalkıp kırıkkaleden gecenin köründe bindim otobüse tokat'a amcamlara gidiyorum. aldım elime kitap okuyorum. ışıklar sönünce kapattım masum masum kitabı. sonra baktım biri açtı lambasını ben de lan fırsat bu fırsat diye açtım. kitaba devam ediyorum. sonra bi baktım o adamın lambası kırmızı oldu. "anaa lan ne güzel oldu" diye ben de kırmızıya çevirdim. kitabı yine bıraktım ışığa bakıyorum mal gibi. sonra muavin geldi söndürdü. sabaha karşı bişeyler mırıldandı anlamadım. gidince yine yaktım seyrediyorum falan. yine geldi tipini s.ktiğim. "ne istiyon!" dedi. ben de "bişey istemiyorum" dedim. "niye yakıyon lan o zaman bunu" dedi. "abi ben ne biliyim rengi hoşuma gitti ondan" dedim. "yakma lan bi daha" dedi. "çocuğum lan ipnetor ne bileyim amk" dedim ama içimden dedim o kısmı. ortamı germek istemedim hayır mübarek ramazan günü.
sonra bayağı bi yol gittik. ezan okundu. herkes ışığı yaktı tek tek su istedi, orucunu açtı. ben o şerefsizden korkuma su isteyemedim. bi saat falan geçti. iyice acıktım dudaklarım kurudu. karnım guruldadı falan. sonra "senden korkan senin gibi olsun ibne" dedim yine içimden tabi. bastım düğmeye. geldi. "bi su alabilir miyim" dedim. geldi su. açtım orucumu.
hayatımın ilk uzun yol tecrübesi böyle oldu. hiç unutmam. topçam seyehat. araba mercedes.