askerde akşam yemeğini yedikten sonra, kantinde haberleri izlerken, ana haber bültenini sunan arkadaş çok sayıda şehit olduğunu belirtiyodu. şehitlerden biri askerliğimi yaptığım yerdeydi. görüntülerde şehit olan askerin nişanlısının perişan hali vardı. içim burkulmuştu, çünkü terhisine bir kaç ay kalmıştı ve evleneceklerdi.
ertesi gün tören birliği olarak şehidimize son görevimizi yapmak için camideydik. düzen alınmış, cenaze namazızın kılınmasını bekliyorduk. bütün şehir ordaydı. gelen ağlama sesleri, atılan sloganlar tüylerimi diken diken etmişti. cenaze yürüyüşünü yaptık ve cenazeye selam durmak amacıyla düzenimizi aldık. cenazenin önünde yürüyenler, geçerken bize sarılıyor, yaşlı yaşlı teyzeler gözü yaşlı bir şekilde evlatlarım diye sesleniyordu bize. cenaze top arabasından, cenaze aracına alındığında çığlıklar daha da yükselmişti. selam dur vaziyetinde cenaze aracını başla takip ederken, hayatımın en iç acıtan sahnesini yaşadım. bir önceki gece televizyondan izlediğim şehidin nişanlısı, cenaze aracından yaşlı gözlerle bize bakıyordu. daha fazla dayanamadım, döküldü gözyaşlarım. benim değil sadece, tören birliğindeki 60 askerin de gözyaşları sel olmuştu.
o günden bugüne 5 ay geçti. bombalar patladı, şehit haberleri gelmeye devam etti. askerden yeni gelmenin etkisiyle, kendimi eğlenceye veren ben, eğlence sonrası öğlen vaktinde uyanarak bu haberle karşılaştım. utandım kendimden, insanlığımı sorguladım. ama sorguladığım birşey daha vardı. ne değişmişti?
hiçbirşey.
ne değişecekti?
tören birliğindeki askerler ve tabutun içindekiler.
yazıklar olsun bizi suni gündemlerle meşgul edenlere, yazıklar olsun şerefsiz siyasetçilere, yazıklar olsun bize.