sozsuzluk ve bir gün diye, türkçede karşılığı olduğu kelimelerin içini doldurmakta üstüne olmayan bir theo angelopoulos filmi. beklentileriniz hat safhada izlemeye başladığınız filmden öyle yalın ayak, öyle kırgın ve şaşkınlık içerisinde sonda bulursunuz ki kendinizi hangi ara ağlamışsınız hangi ara silmişsiniz gözünüzden akan yaşları zamana dökemezsiniz. '98 yılı yunan yapımı bu film aynı sene cannes film festivalinde altın palmiye kazanmıştır ki açıkcası beni etkileyen yanı angelopoulos un bu festival sırasında yapmış olduğu bir röpörtajda söyledikleridir;
- doğaya akmaya başladım, domates yetiştiriyorum artık. demiştir pöpörtajının sonunda.
filmde ölümcül bir hastalığın eşiğinde olan ve hastaneye yatması gereken bir adamın bir günü anlatılır * ama nasıl bir gün ki bu, cidden sonsuzluğa uzandığının tadını hissedersiniz. küçücük bir bedende yıllanmış bir ruha tanık olursunuz ayrıca, size para karşılığı yepyeni kelimeler vermeye hazır... ve yine angelopoulos a dair bir entrynin sonunu onun karakterinin satın aldığı kelimeyi ona adayarak bitirmeli; yabancı...