Solcuların dünya genelindeki seçilmiş iktidar kapsamlarına baktığımızda gördüğümüz manzara çok da iç açıcı değil.
Münferit olarak kendini gösteren birkaç ülkeden ve yine münferit olarak tercihini sol kanattan yana kullanan taşra belediyelerinden ve daha küçük diğer siyasi birimlerinden başka kayda değer bir başarı göremiyoruz.
Dünyanın neresine bakarsanız bakın, solcuların söylemlerinin kulağa hoşgeldiğini, toplum tarafından da kabul gördüğünü ancak bu sempatinin sandıklara yansımadığını görürsünüz.
Zira sol kanadın gerek ülkemizde gerekse uluslararası anlamda yaşadığı en büyük sorun, halktan kopuk idarecileri ve yine halktan kopuk, mesnetsiz ve abartılı eleştiri mekanizmalarıdır. Tabi bunun yanına ultra ütopik dünya görüşlerini ve politik yaklaşımlarını de eklemek gerek.
Sadece dünyada değil ülkemizde de, Radikal gruplar ve köktenciler hariç Kimsenin solla solculukla bir sorunu olduğunu zannetmiyorum. Ama temsilcilerinin hal hareket ve tavırlarının halkı ittiğini de görüyorum.
Açık olmak gerekirse, sol kanadın da kendi içindeki cemaatleştiği ve artık doktrinin, hakiki teşkilatçılar tarafından değil de, hiyerarşik bir yapı dahilinde tepeden inmeler tarafından "öylesine" ayakta tutulduğu kendini iyice göstermektedir.
Esasında soldan, solculuktan beklentilerin ere kemiğe bürünmüş hali, Tunceli'deki Ovacık belediye başkanının davranışlarıdır. Ancak şu da bir gerçektir ki, böyle bir yönetim anlayışı ancak böyle küçük bir yerde icra edilebilir. Bu tür bir yönetim anlayışını büyükşehirlere, metropollere yahut daha kozmopolit bir sosyo kültürel yaşam tarzı olan taşra şehirlerine optimize ettiğinizde başarısız olması kaçınılmazdır.
Hasılı kelam demem o ki, sol artık sağı eleştirmeyi bırakıp kendi içine dçnmelidir ve sağın toplumsal gücünün temel dinamiklerini okuyup analiz ederek solun adalet ve yenilik duygusuyla birleştirebilmelidir. Sağın kötü taraflarını sistem dışı bırakırken iyi taraflarını da içselleştirebilmelidirler.