italya

entry532 galeri video1
    339.
  1. Viyana Kongresi italya'nın Fransız işgalinden önce yöneten hanedanlara geri verilmesini öngörüyordu. Çünkü parçalanmış bir italya, kongrenin içerik amacına tıpatıp uyuyordu. Ayrıca italya’nın denetlenmesi görevini de Avusturya üstlenmişti. Fakat bir geçek daha vardı ki, bu da Fransız ihtilali’nden sonra italya’da giderek yerleşen Ulusçuluk ve Liberalizm fikirleriydi. işte Viyana Kongresinde alınan kararlar da, bu fikirleri tetikleyen unsurlar oldu. Böylece italya’da ulusal birlik kurma çalışmaları başladı. Ancak 1815'ten sonraki süreçte, bu birliğin oluşmasına engel teşkil eden iki önemli unsur vardı. Bunlardan ilki Avusturya idi ve italya’nın kuzeyindeki hakimiyet alanları oldukça fazlaydı. ikinci engel ise kilise yoluyla bütün italya'ya, devlet olarak da politik yolla Orta italya'ya egemen olan Papalık idi. Ayrıca bu iki büyük engel dışında, Sicilya Krallığı’nı elinde tutan ispanyollar ve yarımada üzerinde hala nüfuz sahibi olan Fransa devletleri de; olumsuz faktörlerdendi. Fakat tam da bu sırada bazı gizli masonik dernekler italya'nın birleşmesi için çalışmaya başladılar.

    Giuseppe Mazzini ve Giuseppe Garibaldi gibi masonlar birleşme hareketinin öncüleri arasında yer alıyorlardı. Ayrıca Sardinya kralı II. Vittorio Emmanuel de bu birleşme hareketini destekleyen masonlar arasındaydı. Fakat 1848-49 senelerinde alınan başarısızlıklar, Avusturya’yı yenebilmek için büyük Avrupa devletlerinin desteğinin şart olduğunu ortaya koydu. Bu andan sonra izlenecek politikalar da, bu düşünceye göre şekillenmiştir.

    Yeni süreçte kurulmuş olan italya Krallığı, Roma ve Venedik’i hala birliğe dahil edememişti. Fakat bu yeni devletin Venedik’i Avusturya’dan, Roma’yı ise Papalıktan alacak güce tek başına sahip olamadığı da saklanamaz bir gerçekti. italya politikasını uzun yıllar meşgul eden bu önemli sorun, ancak yabancı devletlerin etkisiyle çözüme kavuşabilirdi. Beklenen oldu ve tıpkı italya gibi Almanya da, siyasi birliğini kurabilme çabası içine girmişti. Bu iki devletin karşısındaki güç ise ortaktı, Avusturya. Böylece başlarda Fransa’nın karşı çıkmasına rağmen Prusya-italya ittifakı gerçekleşti. 1866 senesinde Prusya, Avusturya’ya savaş açıp bu devleti yendi. italya, bu savaşta hiçbir varlık gösteremediği halde; Prusya’nın yanını tuttuğundan, 3 Ekim 1866’da Avusturya ve Prusya arasında yapılan Viyana Antlaşması ile Venedik ve civarını topraklarına katmayı başardı.

    Artık sıra Papa’nın savunduğu Roma’ya gelmişti. italya, Roma’yı da sınırlarına katarak daha fazla güç kazanacak ve bundan böyle dışa dönük politikalar izlemeye başlayabilecekti. Bu ise Fransa’yı olumsuz etkileyeceğinden, italya’yı engellemek için III. Napolyon tarafından Papa’ya asker yardımında bulunulmuştur. Fakat bir süre sonra başlayan Prusya-Fransa Savaşı’nda bu kez III. Napolyon yenilmiş ve Sedan’da esir düşmüştür(1871). Bunun sonucunda da Papalığı destekleyen en önemli güç ortadan kalkmıştır. 20 Eylül 1870 tarihinde Roma’yı işgal eden italyanlar, başkentlerini de buraya taşımışlardır. Papanın, Roma’nın birliğe katılmasını tanımaması yüzünden; italya ile arası açıldı. Bunun üzerine italyan hükümeti 1871’de çıkardığı "Garanti Kanunu" ile Papa’nın(Papalığın) italya içersindeki durumunu saptadı. Buna göre; Papa, yine devlet başkanı olarak protokolde yer alacak ve kralla aynı haklara sahip olacak, belli bir maaşı bulunacaktı. Neticede Papa yalnızca dini lider olarak kabul gördü.

    Böylece 1815 yılında kurulan ve titizlikle sürdürülmesine çalışılan Avrupa güç dengesi bozulmuş oldu. Stratejik konumu itibarıyla Avrupa ve Akdeniz’in önemli bir noktasında yer alan italya, bundan böyle diğer büyük devletlerle beraber sömürgecilik yarışı içine girdi. Bu amaçla da gözlerini çevirdiği topraklardan bir kısmı, Osmanlı imparatorluğu’na bağlı topraklar olmuştur.
    1 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük