bir takım felsefi dusuncelerden yola cikarak bir yere varmaya calisacagim. Hakikati bilip bilmedigini bilmeyen varlik baskasina bunu anlatacaksa baskasini kendi olarak gormek zorunda kalacaktir. Her hangi bir sekilde birinin karsisina cikiyorsan o kisinin karsisina cikarken gittigin yol degil o kisinin karsisina cikman onemlidir. Bu yüzden birine birsey anlatirken sen de o kisiyle ne olursa olsun ayni noktada olacaksindir. Hakikati bilen bildigini bilir bilmeyen hakikati bilip bilmedigini de bilemez diyerek hakikati bilmeyen insanin baskasina bilmiyormus gibi davranmasi mumkun olmadigi gibi kendisi biliyormus gibi davranmasi da bastan tarafli davranmak olacaktir. icinde bulunulan ortami kendisinden ayirmayan insan bilip bilmedigini bilmedigi halde baskasi olmayan bir durumda biliyormus gibi davranabilir. Yani evrendeki her seyin aslinda bir olmasini dusunmek insanin kendi bilinemezligini disavurmasini bu evrende saglayan seydir. Yani kendini evren olarak addeden de bilinmezligini bilinmezligin anlamli oldugu sinirlarda haykirabilir. Burada evren derken kastedilen insanin hakikati sacma olsa da insanin dediklerinin o anda ilgilendirdigi sinirlardir. Yani tanri ickinse bir insanin konusarak butune ulasmasi mumkun olmayacaktir. Bilip bilmedigini bilmeyenlerin konusmasi demek zaten o insanlarin bir butun olmasi demek. Bilip bilmedigini bilmeyen konusuyorsa baskasi yok demektir. Cunku bilen hic bir zaman anlatacak baska birini bulamaz bilmeyen de hic bir zaman anlatacak baska birini bulamaz. Burada insanin bilmedigini evrene anlatabilmesi de insanin bilmedigini kendisine anlatmasidir aslinda. Yani bilinmezligin carpismasinda farkli farkli yollar gozuksede bu yollar carpisabildigi surece aynilardir. Tipki konusmanin ayni zamanda baskasinin zihnine gore sekillendirilen bir sey olmasi gibi. Bu evrende olmayan askin bir tanriya gitmek demek hep beraber bilene varmak demektir bu da icinde bulundugumuz ve soyledigimiz her bilinmezin sinirlarinin cizildigi seyin ya da genel deyimimizle kendi sinirlarini cizdigimiz konusmalarimiz sacma da olsa bu konusmalarin en azindan ilgili olabilecegi soylenen seyin yani beraber yol alinan seyin karsilasamayacagi seyin karsisina cikmaya calismasidir. Bu yuzden ki bilinmezlikten cikmaya calisirken aslinda hep kendi sinirlarimizi genisletmeye calismak zorunda kaliriz. Bilmeyen bilgiye hic bir zaman kavusamayacaktir. Askin bir tanriyi dusunmek insanin kendi karsisina cikamayacak olana anlamsiz yolculugunun bir parcasidir. yani bilgiye ulasmak icin insanin bilinmezlik icinde debelenmesinin sinirlarini genisletmeye zorlamasiyla alakasi vardir. yani bizim karsilasamayacagimiz seye dogru bilinmezlikte yol almamizdan dolayidir. Bilmeyen bilene muhtactir ama bilen bilmeyene muhtac degildir. Bu yuzden tanrinin yoklugunun ispati sadece yok olmanizla mumkun olacaktir.
edit: bilimin evren için olmayan ya da olan herhangi bir şeyi kanıtlaması gibi bir durum söz konusu değildir. bilip bilmediğini bilmeyenin arayışları ve ortaya çıkardıkları bilgiye dair bir şey vermez. varlığın ve yokluğun tanımının bile sınırlarının yanlış çizilmiş olmasını, üçüncü bir durum olup olmayacağınının bilinemeyeceğini, insanlarının düşünsel sistemlerinin zaten hakikatleri kendileri olsalar bile kendilerini bilmelerini sağlayamayacağı bi yana bilgiye dair bu koşulda olmayanı bu koşulda değerlendirmek yani buradan yola çıkıp da burada olmayandan bahsetmek burada olmayanın burada olanın baktığı sınırdan etkilendiği ön kabulüyle olacaktır. var olduğu düşünülen bir evrende olduğunu varsaymak, insanın sıfır noktasındaki var ve yoka bakmasının etkileneceğinin kabulüyle beraberinde gelir.