"dibinde ejderha olduğu bilinen bir kuyuya inmek,dibinde ne olduğu bilinmeyen karanlık bir kuyuya inmekten daha az cesaret ister"demiş anlatıcımız pek de güzel söylemiş.bilinmeyen insanı her daim korkutur ve birkaç satır sonra "neye muhtaç isem en çok ondan kaçıyorum " diye eklemiş ve insanların birbirini pazardan peynir beğenir gibi bir günde tanıdığını iddia etmesine içerlemiş nedense.düşüncelerimizi ne de güzel dile getirmiş,isyanımızı nasıl da mırıldanmış. haklı mı haksız mı diye düşünmeye gerek bırakmayacak kadar sade ve anlaşılır ancak bir o kadar anlaşılmaz, yine de inmeli mi o kuyuya insan.insan bu cesareti nereden bulur. ve bir resme aşık gider mi hayat ya da canlanır mı her aşık olduğumuz ancak adını koyamadığımız resim?