Bodrum eskiden bir alkol ve seks cennetiydi. Mahalle baskısından çekinen, yakın çevresinden korkan, bu nedenle istanbul'da "bozduramayan" Bodrum'a koşardı.
Ortalıkta ne iş yaptığı, kaç para kazandığı, ne zaman çalıştığı bilinemeyen birtakım sakallı adamlar ve yılın en az dört beş ayı yan gelip yatan çulsuz akademisyenler dolaşırlardı. Rakı bol, pansiyon ucuzdu. Çökertmeli eşkıya Halil'in ünlü türküsü de azıcık değiştirilerek "arkadaşım ibram Çavuş yoldaşlara emanet" şeklinde söyleniyordu. içinde "Allah" geçmemeliydi...
Sonra bir uyuşturucu ve eşcinsellik cennetine dönüştü. "Enteller" de bu durumda Bodrum'dan kaçmaya baktılar. Fakat nereye sığınacaklar, nerede toplaşacaklardı?
Marmaris olamazdı, orası taşra tüccarının kalesiydi. (Buna karşılık Göcek de daha "modern" tüccarın yazlığı.)
Çeşme de olamadı, orası da paralı pullu izmir burjuvasının çöplüğüydü.
Seksenli yıllarda yıldızı kısa bir ara parlayıp sonra hızla sönen Kalkan çok sapaydı.
Eh, onlar da Alaçatı'yı keşfettiler.
izmir havalimanından ulaşımı kolaydı, üstelik henüz bakirdi. isteyen eski taş evlere bakıp bakıp kendince Rum muhabbeti de yapabilirdi, zeytinyağı ve kekik katkısıyla.
istanbul enteli saldırınca ortalığı pıtırak gibi barlar kapladı, fiyatlar da beşe katlandı. Esnaf memnun, köylü şükran oldu.
inek kaybolsa belediye hoparlöründen anons edilen "alaçatı" artık istanbul'lu görgüsüz kekolarla dolup taşan, milleti donuna kadar soymaya çalışan overrated mekanlardan geçilmiyor...
"Alaçatı bozuluyor" lafı da artık her yaz döneminin gündem maddesi...