cocuklarin bitmez tukenmez yanilgilarinin, hayallerinin bir parcasidir.
bunu burada itiraf etmek istemezdim.
anneannemde kalırdım yaz tatillerinde.
şimdi oturduğum semtte o zamanlar misafirdim. anneannemin karşısında bir komşu teyze... şişmandı. altından birkaç dişi vardı. güldüğü vakit parıldardı. ama çok şişmandı. bacaklarında mor varisler vardı. ben onu gördüğümde hep bir baharatı düşünürdüm. imgelemimin o zamanlarda karıştığı, o zamanlardan daha hayata zararlı bir tip olacağım belliydi. onun bir torunu vardı. cimcirik bir kızdı. bacaklarını kapının sağlı sollu sütunlarına doğru açar, ayaklarıyla oralara tutunur yukarı tırmanır, kafasını tavana çarptırırdı. muazzez teyze de o da gülerdi deli gibi. anneannem o sırada mutfakta kahve yapıyor olurdu. büyük bir korku içinde izlerdim onları. beş yaşında olabilirim sanırım o sıralar. işte o kadını allah sanırdım ben o zamanki aklımla. sonra voltran çıktı devran değişti.
ama çok sonra çok daha acıklı bir şey öğrendim.
o kız muazzez teyzenin torunu falan değildi. oğlu cemal (sarı bıyıklı, altın künyeli kılçık bir şeydi) ülkücülükten içeri girince muazzez teyze parasız kalmıştı. ve komşuların eşin dostun çocuklarına para karşılığı bakardı. benden hep saklanmıştı bu.
acımasızlığın tanrı olduğunu çok sonra öğrendim...
karakolların bazı odalarında yazdığı söylenegeldiği gibi : "burada allah yok, peygamber tatile çıktı..."