aslında sadece ünlüler için geçerli olmayan, "boş konuşmanın eseri" olarak söylenen sözlerdir.
Hülya Avşar, Ruhi Su'nun öldüğünü bilmiyordu, televizyondan selam göndermişti mesela... Ufak çapta bir magazin kıyameti kopmuştu.
Ajda Pekkan'ın bilip bilmediği ise, öğrenilememişti.
Bize ne canım? Kendilerine hangi profesyonel kadını örnek alacağını bilemeyip bocalayan kızlar ve de onların akıl hocaları düşünsünler.
Şarkıcı türkücü bunu yapınca sorun değil de, "kültür-sanat servisleri" yapınca rezillik çıkıyor.
"Issız Adam" filmi çok tutunca, filmin şarkısını söyleyen Ayla Dikmen'i aramışlardı, televizyona çıkarmak için! Ayla Hanım'ın yirmi yıl önce öldüğünü bilmeyenler, "kültür- sanatçılar"...
Hani iş yaşamında da "halkla ilişkileeerci" birtakım kızlar var ya, işte onlar gibi "kültürsanaaatçılar"...
Yuh. Gerçi biz "kültürlü olmak için kitap okumak gerektiğine inanmıyorum" diyen manken hanımlar da gördük ama neyse...
geçen gün iptidai bir tv kanalında bayram sohbetine katılan Melih Aşık anlatıyordu, Kıbrıs'ta Rum faşistleri tarafından şehit edilen merhum gazeteci Adem Yavuz, bir dönem TRT'nin kültür-sanat servisinde çalışmış.
Orada bulunan bazı kişilerin zır cahil olduklarını kanıtlamak için (evet devletin televizyon kanalı da artık bildiğiniz gibi yobaz cahillere emanet) telefonu açıp açıp sorarmış:
"Cahit Sıtkı Tarancı çekime gelecekti, geldi mi?"
"Hayır efendim, henüz gelmediler."
"Tevfik Fikret canlı yayına çıkacaktı, nerede bu adam?"
"O da yok efendim, gelmedi."
"Nazım Hikmet geldi mi peki?"
Ancak o zaman anlarmış telefondaki eşek, kendisiyle dalga geçildiğini...
Vallahi bunu biz de yapardık... işim gereği sık sık katıldığım fuarlarda...
fuar organizasyonların danışma bölümünde "anons" yapan kızcağızlar vardır. Onlara gidip gidip isim yazdırırdık... Az sonra hoparlörden bangır bangır:
"Sayın madam curie ve kocası Pierre curie... Lütfen telefona!"
"Sayın Niels Henrik David Bohr... Lütfen danışmaya!"
"Sayın Michael Faraday... Ziyaretçiniz var efendim!...