o meşhur, dillere destan ve her şeyi aydınlatacak olan ışık; zerre kadarının bile dünyaya aksetmediği.
acaba tanrı, dünyanın insan eliyle adil bir yere getirilmesini mi bekliyor? hayır, o bu kadar saf olamaz. dünyada adaletin sağlanmasının mümkün olmadığını biliyor ve buna seyirci kalıyor. adaletsizliğin, kötülüklerin kol gezdiği bir ortamda yaşayan insanlardan da iyi olarak kalmasını, tevekkül etmesini bekliyor. bence bu çok acımasızca. bize verdiği akıl bir kere bunu kabullenemez.
''canların kalbinde olan inanç nedir şimdi bildim''
evet, belki bizim en büyük yanılgımız belki de tek kurtuluşumuz olan inanç. çok büyük bir kumar oynuyoruz; ama merak etmeyin bu kumarın bir kaybedeni yok. hani bazı müslümanlar derler ya hep; yoksa ben bir şey kaybetmem ama varsa siz yanarsınız. iyi de bu bahsettiğiniz olay, aynı zamanda dilinizden düşürmediğiniz 'allah'ın adaleti' ne ters bir kere. eğer dediğiniz kadar büyük bir adalet var ise ortada, adil olan:
bu karanlığın içinde hapsolmuş insanlardan, aydınlığa çıkamamış olanlarının da affedilmesi, kucaklanmasıdır. ben şu zavallı aklımla bile adil olanın aşağı yukarı bu olduğunu düşünebiliyorum.
''MEYVE AĞAÇLARINI SARINCA KARINCA
GÜNAH VAR MI KARINCAYI KIRINCA?''
kalbim, bu çok mükemmel, saygı duyulası ve güvenilesi anlayışa teslim olmak istiyor; gel gör ki aklım buna inanacak kadar saf olamazsın diyor. olurum. sen sus aklım, ben saf olmak istiyorum. eğer bu da olmazsa; insanlığın başından bu yana kadar ki yaşanan her şey boş ve kötü olarak kalacak.
ufacık şeylerden bile bir anlam ve ima çıkaran biz insanlar; her şeyin bu kadar anlamsız olduğuna nasıl olur da inanırız?