kabul etmiyorum çünkü barbar falan değildik... pek çok medeniyetin şimdi burada kirli çamaşırlarını dökmekle uğraşmayalım zaten bilirsiniz az çok...
ama tabi bir örnek vermeden de şuradan şuraya da bırakmam!
bir kaç gündür Haçlı Seferleri'ni inceliyordum...
Salah-üd Din-i Eyyubi'nin Kürt olduğunu öğrenince aklım başımdan gitti, nevrim döndü adeta (amcası Şirkuh, babası da Necm-üd Din Eyyub, ya da bildiğimiz Necmettin Eyüp)... Bize Türk olduğunu öğretmişlerdi...
Derken Niğbolu'ya geldim. 1395... Bu savaş, tarihçiler, özellikle konunun en büyük uzmanı Steven Runciman tarafından "son haçlı seferi" olarak kabul ediliyor. (Bu seferlerin "bizim" tarafımızdan, yani Müslüman cephesinden nasıl göründüğünü öğrenmek için de Amin Maalouf'u okumak gerekir.)
neyse fazla uzatmayacağım zaten uzun olunca okumuyorsunuz...
Niğbolu'da Yıldırım Bayezid'in, haçlıların yaptıkları vahşete duyduğu tepki olarak, üç bin kadar esirin kafasını kestirdiği söylenir...
Fakat önemli esirlerin canını bağışlamış. Kurtulmalık (fidye) almak amacıyla. Bu çok yaygın bir ortaçağ geleneği tabi o zamanlar.
Bizim sipahilerin gürzlerini "yektir Allah yek" nidasıyla sallayıp "çıtank çıtonk" sesleriyle zırhlarını delip telef ettikleri Fransız soyluları arasında önemli insanlar var.
Niğbolu'da Yıldırım'ın eline düşen Fransız şövalyeleri arasında evet bir de mareşal var...
Bu heriflerin arasında bulunan Jacques de Helly, Türkçe bilirmiş! Nereden ve nasıl öğrendiyse...
Padişah bu adamı Fransa'ya göndermiş, git demiş, bilmem kaç bin altın topla getir, arkadaşlarını salıvereyim...
iki yıl sonra, De Helly paralarla dönüp gelince serbest bırakılmışlar.
iki yıl boyunca da Bursa'da konuk edilmişler! (adamlar misafir gibi ağırlanmışlar)
O zaman aralığı, bir yazar için bulunmaz nimettir, üret üretebildiğin kadar. Filmi bile yapılabilir bunun.
Fakat benim en çok ilgimi çeken şu: Fransız şövalyeleri Bursa'ya getirildikleri zaman, bunları yıkayıp paklamak üzere hamama götürmüşler, hamamotuyla kıllarını dökmüşler, bir güzel keseleyip sabunlamışlar... "Kafirlerin kirleri çıksın, bitleri kırılsın" diye...
Sonrasını düşünmek bile istemiyorum.
ha bunları neden yazdım? türklere barbar derler oysaki esirlerimize bile ne kadar cömert ve misafirperver davranmışız...