toplumlar, homojendirler. hep öyle olmuşlardır. bağlayıcı tutkallardan birisi dildir, bir diğeri bütün toplumun üç aşşaa beş yukarı uyduğu geleneklerdir
ve bir diğeri de o toplumdakilerin dinleridir.
dinlerin hemen hepsinin ortak özelliklerinden birisi- birbirlerini dışlamaları ve ötelemeleridir- hatta ana dinler daha da ileri giderler, ve diğer dinlerin mensuplarının "şu veya bu şartlarda" öldürülebileceğini söylerler. bu " şu ya da bu şartlar" toplumun basit kafalı çevrelerince böyle algılanmaz, ve "karşı din mensupları öldürülebilirler" diye algılanır.
bütün büyük dinler bu konuya "aslında öldürülmez ama..." şeklinde yaklaşırlar.
dinler bu konuda problem içeren konulardır. ve aynı dili ve gelenekleri paylaşan toplumların, bu farklı dinlere mensup olan üyeleriyle ilişkileri tarih içinde her zaman bir problem teşkil etmiştir.
aynı dili konuşsalar bile, aslında "belirli şartlar altında" birbirlerini kesmeye can atan insanlardır bu durumda, bu toplumlar.
bu toplumların, bir şekilde barış içinde yaşamaları, üretim yapmaları, ülkeyi kalkındırmaları ilk öngörülen şeydir- bunun bir şekilde başarılması gerekir.
bunu, bir tür yapay tutkalla gerçekleştiririz- değişik inanç gruplarındaki bu insanların, inanç sembollerini birbirlerinden gizleyerek, onların birbirlerine karşı tarih içersinde geliştirdikleri düşmanlıklarının birdenbire ortaya çıkmasını önleriz bu sayede- bu yapay tutkal- laikliktir !!
sen, kafanda türbanla aşırı sağcı bir alman mahallesinde yürüdüğünde, o insanlar senin kafana taş atabilirler, yürürken "sanki yanlışlıkla olmuş gibi" yanından geçerken omuz atabilirler, markette birşey almaya kalktığında sana düşmanca davranabilirler, hatta mallarını sana satmayı reddedebilirler...
sosyolojik gözlemler göstermiştir ki, bu tutum, sadece sana diil, ona da zarar vermektedir. sana malını satmadığı zaman, para kazanamamaktadir, malını satamadığı zaman, vergisini veremez- vb...
o yüzden laiklik der ki- tamam sen şuna veya buna inanıyor olabilirsin- ama toplum içinde gizle kardeşim bunu, bu iki taraf için de daha hayırlıdır.
bu kuralın titizlikle uygulandığı- ama hiç de çaktırılmadığı bir mekan vardır- bu mekanda "laiklik" olmazsa olmaz birşeydir.
bu mekan- uluslararası havaalanlarıdır !!
frankfurt international´de yapılan röportajlar göstermiştir ki, oradaki polisler, ve diğer çalışanlar, bu konuda son derece detaylı bir biçimde eğitimlendirilmişlerdir.
bir savaş esnasında- o savaşta haklı olan tarafın adamıyla, agression gösteren tarafın adamı, aynı salonda oturabilmek ve birbirlerine saldırmamak , yada birbirlerine saldırmalarının engellenmesi lazımdır.
bunu ahanda yukarıda yazddığım gibi öncelikle "sembolikleri" gizlemek konusunda gösterdikleri titizlikle yaparlar, havaalanı güvenlikçileri.
bosna savaşı sırasında- sırbistan bayrağını "kravat iğnesi" olarak taşıyan şahıslarla bosna hersek vatandaşları arasında- sonu ölümlü bile bitebilecek kavgalar çıkabileceğini öngören havaalanı yetkilileri, bu şahısların kavgaya sebebiyet verecek sembolikleri, taşımalarını yıllarca engellemişlerdir.
sen sırpsındır- müslüman düşmanı bile diilsindir, ama ülkeni toplumunu seviyorsundur, bu senin en doğal hakkın- sırbistan´dan amerika´ya iş için uçuyorsundur, transit olarak frankfurt´ a inmişsindir.4 saat frankfurt havaalanının salonlarında zaman geçireceksindir...
ceketinde kravat iğnesi olarak "sırbistan bayrağı" taşımaktasındır, sen, hep taşırdın, bugün de taşıyorsundur...
orada sana bi alman polis memuru gelir, ve der ki " kendi güvenliğiniz, başkalarının güvenliği ve de frankfurt havaalanının güvenliği için lütfen o kravat iğnesini çıkarınız !!" ...
sen bunu reddedersen- onların devam senaryoları da vardır- madem reddediyorsunuz- o halde uçağınız kalkana kadar bizimle birlikte bizim odamızda oturacaksınız derler- ve bunu sana dayatırlar- çünkü o ortamda o kravat iğnesiyle o koca havaalanının salonlarında dolaşırken, birinin sana saldırma ihtimali- yüksektir.
mesela, almanlar - neo naziler- kollarına gamalı haç dövmesi yaptırırlar- almanya´da suç işlemediğin sürece ne dövme yaptırmak, ne de neo nazi olmak suçtur. normal şartlarda, hayatın içinde- kabul edildiğin yerlerde yaşarsın, ve nefret ettiğin gruplarla bir işin olmaz.
ama- frankfurt international´de - yanıbaşında ankara´ ya kalkacak bir thy uçağı "boarding" yapıyor olabilir. gelirler- ve lütfen üstünüze birşey giyin, ve o dövmeyi görünmez hale getirin- derler sana- ve sen bunu yaparsın. bunu hem kendi güvenliğin hem de havaalanı güvenliği için yaparsın - bu bugün de geçerli bir konudur- denemesi bedava- kolunuza gamalı haç çıkartması yapıştırın- iki gün durur o orada- gidin frankfurt havaalanında dolaşın...5 dakika geçmeyecektir, bu söylediğim şeyin olması için...
demokrasi- burada hem seni, hem de başkalarını korumak için senden bir tasarrufta bulunmaya zorlamaktadır...
çünkü orada bir kavga çıkması- herkes için istenmeyen bir durumdur. o dövme, orada bir kavga çıkmasını tetikleyecek birşeydir- ve bunun görünmemesi bütün taraflar için en iyi şeydir- ve bunun anti -demokratlıkla da bir ilgisi yoktur.
örneği anlaşılması için "uç noktalardan" veriyorum.
işte laiklik budur. laiklik- aslında birbirlerini kesmek isteyen toplum kesimlerinin birbirlerini kesmeden asayiş içinde yaşamalarını sağlar.
türkiye´de de laiklikten uzaklaşıldığından beri, herkesce bilinen bir şekilde, toplum kamplaşmaya başlamıştır- bu normaldir- aynı tür politikalarla fransa´da almanya´da kamplaşırdı, ancak onlar laiklik ilkelerini sonuna kadar uyguluyolar, ve insanların birbirlerini kışkırtmalarını önleyip, toplum olarak başarıya ulaşmaya çalışıyolar.
türkiye´de tam tersini yapıyo, ve sonuç da zaten ortada.