amerika konusunda bilinmesi gereken en önemli özelliklerden birisi, orada silah taşıma serbestliği olmasıdır. mahkemeye girerken yanında silah olamaz, meclis´ e, devlet kurumlarına girerken olamaz. onun dışında yanında silah olabilir.
benim amerikalı kadın avukat arkadaşım var, kadın çantasında 9mm´lik smith wesson tabanca taşır.
velev ki araban bir tür cephanelik olabilir, her koltuğun altında birer silahın olabilir.
işte bundan dolayı, eğer polis seni durdurursa, ve ellerini göremezse, doğrudur, direkt vurabilir seni- çünkü belki o seni vurmazsa, sen onu vurursun. polisle dansederken ilk yapacağın şey, ellerini polisin görebileceği bir şekilde , bir yere koymak olacaktır.
benim o amerikalı avukat arkadaşım- hatta bir ara sevgilim olmuştu- hep öyle derdi- avrupalılar, amerika´ya geliyolar, macera yaşayalım diye, kıytırık ucuz bi araba kiralıyolar, polis durdurduğunda benim bildiğim kaç olay var ki, tamam vurmamış polis, ama polis arabasının kapısına direkt mevziiye yatmış, arabadakilere "arabadan inin yere yüzükoyun uzanın yoksa ateş açarız, demişler...
e böyle şeyleri biz avrupa´da türkiye´de bilmiyoruz tabii.
sonra işte bizim avukat kadına gelmişler polisleri şikayet etcekler falan...kadın demiş- ismi shirley bu kadının- "kardeşim, o konudan hiçbi şey çıkmaz, polis ne derse onu yapacaksınız" demiş.
hatta ünlüdür, bizim türklerden biri, sheriff bizimkinin kimliğini kontrol etmek için polis arabasına doğru yürürken, bizim lavuk "arabadan inmiş", onlar hep iki kişidirler, diger polis derhal silah çekmiş ve "bir adım daha atarsan seni vururum!!" diye bağırmış...
niye? çünkü amerikan polisi, her zaman, kontrol ettiği kişinin "silahlı" olabileceği noktasından hareket eder.
