hani olur ya bütün kosusturmalardan bir nefes almak için pit stop yaparsiniz yag,teker bakımını ve değişimlerini yaparken söyle bir piste bakarsiniz.
kendiliğinizden cikip da bir baskasinin gözlerinden ne yaptiğiniz ve istikametinizin ne oldugunu anlamaya calisirsiniz.
bir dolap beygiri gibi hababam dönendiğinizi mi yoksa bilinmez düzlüklere doğru gittiğinizi anlamaya calisirsiniz.
ve siddetle anlarsiniz ki yol bilinmez düzlüklere gitmez.
kendi etrafinda dönen bir topaç gibi dönmektesiniz.
yol bitiş başlangiç, zafer maglubiyet, bitmek baslamak arasinda rakseyler.
çok zamanlar önce bir ilkbahar sabahınin köründe şimdi viran olmuş halkazarinin önünden yeni kimlik cikarmak için geçiyordum. istikametim eski bir sarayin binalarinin birine kurulmuş olan nufus mudurluguydu.
insanar üzerime geliyordu ve benim gittiğim istikamette bir allahın kulu yürümüyordu. yahu dedim kendi kendime ben yalniş mi gidiyorum diye sordum. geriye çark yapacakken dogru gidiyorum diyereke kalabaliği yardim geçtim ve devlet dairesinde 12 resimli ikametli işimi halettim.
o günden bir kaç ay sonra yine aynı mahfelde raks eylerken bacaklarim kit diye kitlendim. yürüyemiyordum. hareket etme kabileyetimi yitirmiştim. bari dedim yürüyemiyorsun bakalım kosabilecek misin diye birses duydum. kosmayi denedim ve dörtnala kostum. durdum yine. tekrardan yürüyebilir miyim diye denedim olmadi. yine koştum.
o günden sonra yürüme vasfim kalmadi.
hep depar attim.
ya durdum ya kostum.
yürümedim, bir daha asla yürüyemedim.
en fazla handikaplarla koştum ama handikaplarida firlatip attim.
milyarder diye kitap vardi.
orda söyle bir kelam geciyordu;
en genel inanişlarin bile provakasyon oldugu diyarlarda korkunun hudutsuz ülkesi baslar, diye.