Basketbol hayatım ortaokul birinci sınıfta başladı ve on beş dakika sürdü...
Bizi basket öğretmek üzere pota önüne toplayan düdük makarnası, ilk dersi top atmaya ve tutmaya ayırmıştı. Top üzerime hızlı gelmiş olmalı ki, irkildim, kafamı yana çektim. "Çık dışarı," dedi hoca, "toptan korkan adam istemem."
O günden beri pek "hastası" sayılmam basketin, sıradan vatandaşlar gibi ancak milli maçları seyrederim, "uh ah dev adam" gibi hamasi saçmalıklara da kendimi fazla kaptırmadan... (Davul zurna çalmakla maç kazanılma fikri oldum olası komik gelir bana.)
Öteden beri futbolun bir "kitle sporu" olduğu, oysa basketin "entelektüellere, özellikle üniversite mezunlarına seslendiği" söylenir...
Baskette çok fazla kural var... Kurallar da çok karmaşık. Hakem sayısı da fazla. Hakem sayısı fazla olunca hakem hatası da fazla olabiliyor, "taraf tutma" da kolaylık kazanabiliyor.
Bir basket maçını "bilerek" seyretmek için epeyce "ders çalışmış" olmak gerekiyor...
Basket bana "zorlama" bir spor gibi geliyor... insan bedenine aykırı. Zıplama, yani yerçekimine karşı koyma güdüsüne dayanıyor, futbolda olduğu gibi bunun da "erkek cinselliğine ve saldırganlığına" dayalı bir libido temeli var ama (bir deliğe bir şey sokma isteği, saldırı, savunma, sakatlık geçirme yani yaralanma, sonuçta bir "seks ve savaş simülasyonu"), futbol çok daha "ergonomik"...
Çünkü geniş bir alanda koşma ve tekmeleme dürtüsü, dar yerde zıplama dürtüsünden daha doğal. (Hele voleybol, Amerikan üniversitelerinde kağıt üzerinde, düşüne düşüne yaratılmış bir spor dalıdır, hepten zorlamadır.)
Basketbol, çok fazla, çok sık kesilen bir oyun üstelik... Süresi de kısa. Gerçi aralarla maralarla neredeyse iki saati bulabiliyor ama, onar dakikalık dört bölüm "tatmin edici" değil...
Yani, futbolda olduğu gibi seyirci kendini "kaptıramıyor"... Hele televizyondan seyretmek, ömür törpüsü. Vara yoğa aralara sokulan reklamlar, üreticiye de ürüne de küfür ettirmekten başka bir yarar sağlamıyor...
Maçın bitimine üç saniye kala mola alınabiliyor, ne "konsantrasyon" kalıyor ne bir şey... Saniyelerle oynanıyor, bu da insan yapısına, insanın doğal ritmine çok uygun değil...
Bir Amerikan sporu olduğu için, teknik terimler burada ingilizce (coach, pivot, rebound, smatch, block, bench), bu da basketin bir "entellektüel oyunu olduğu" yönünde bir izlenim yaratıyor... Oysa bir ingiliz sporu olan futbolda da öyle, hiç buna takılan yok (goal, foul play, out, touch, corner, penalty)...
basketi icat eden de James Naismith adında bir Amerikalı. Durduğu yerde uydurmuş hergele. Voleybolu icat eden de William Morgan, bu bilgileri sağlam yerden.
Ben üniversite mezunuyum ama her zaman "tepiklemekten" yanayım, kusura bakmasınlar...