türkiye'deki her şey gibi futbol sektörünün de nasıl dostluk ilişkisi le yürüdüğünü görmek açısından muazzam bir örnektir mehmet demirkol.
hafta, geçen hafta. galatasaray-kayserispor maçı sonrası yorumlarında selçuk inan ile ilgili aşağı yukarı şunları söyledi karşısındaki sunucuya/sunucuyla:
-yoksa biz selçuk'un tekniğine, futboluna, oyun görüşüne bir şey demiyoruz. yavaş oynuyor sadece.
evet, sorun da bu. selçuk'un tekniğine, futboluna, oyun görüşüne ve olmayan profesyonelliğine çok şeyler demeniz gerek.
sorun selçuk'un -sadece- yavaş olması değil. sorun, selçuk'un oyun görüşünün de tekniğinin de olmamasıdır.
çok merak ediyorum, nasıl bir oyun görüşüdür ki o top bekleyen ya da koşu yapan oyuncuları farketmez?
geçen seneyi bir kenara bırakın, bugünkü osmanlıspor maçında, oyuna girdikten sonra dahi bir iki kez hareket halinde olan ya da boş durumda olan oyunculara bakmadı bile.
teknik? hangi teknik? selçuk pozisyonunda teknik oyuncu mu arıyorsun? al 36 yaşına gelmiş, kişiliğinden nefret ettiğim ama isminin birincisi, bölgesinin türk ligindeki en iyi oyuncusu emre'ye bakacaksın. teknik oyuncu o. adam geçer, kanattan kanata pas aktarır, oyunu açar. selçuk hangisini yapıyor? hiçbirini. ee? serbest vuruş mu? ben size iyi serbest vuruş atan bir sürü futbolcu bulabilirim.
uzatmaya gerek yok. sadece selçuk konusundaki yorumları bile hiç de dürüst bir yorumcu olmadığını ortaya koyuyor. yok eğer dürüstse, futboldan anlamıyor. selçuk 2. lig topçusudur. bunu söylemeyen adamı ciddiye almam.