30 temmuz 2008 anayasa mahkemesi kararı

entry95 galeri
    88.
  1. sonucu benim için kesinlikle sürpriz olmamış karardır.

    bakın lütfen şu konunun önemini anlayın artık, demokratik bir düzende parti kapatmak o kadar kolay bir iş olmamalı, değil de zaten aslında. bizim demokrasi anlayışımız hala monarşik bir yapı taşıyor ama genetik olarak, buradan çıkıyor bu muhabbet. "kendi düşünceme uygun olmayan şey direk kapansın bitsin gitsin yokolsun" gibi bir mantık yok demokratik bir düzende, olamaz da.

    bu sosyolojik tespitten sonra, konunun özüne ineyim biraz. şimdi ak parti, parti içindeki simalardan ve özellikle başında recep tayyip erdoğan'ın olmasından dolayı amaç bakımından refah-fazilet-saadet(artık hangisini tercih ederseniz) aynı potaya sokuluyor. fakat parti kapatma söz konusu olduğunda, hem aihm kriterleri bakımından, hem de bizim anayasamız bakımından gözetilmesi gereken noktalardan biri, ortada bir somut eylem olup olmadığıdır.
    bu noktada izninizle refah partisinin kapatılması kararı ile ak partinin kapatılmaması kararını karşılaştırarak inceleme yoluna gidiyorum, kararın neden bu yönde verildiğini de daha kolay anlama imkanı buluruz birlikte. neden refah partisi kararı derseniz, çünkü refah partisinin kapatılması ile ilgili çıkan karar, aihm tarafından onaylanmış tek karardır bizim parti kapatmalarımız arasında.

    refah partisi kararında ortada somut eylem vardı, erbakanın kanlı mı kansız mı açıklaması, bir milletvekilinin ankarada yaptığı şeriat yanlısı açıklamalar, refah partisinin vizyonunu açık şekilde gözler önüne sermekteydi. yani "çok hukukluluk" ve "şiddet" yanlısı açıklamalarda bulunuyordu parti mensupları. aihm de anayasa mahkemesi de doğal olarak bu açıklamaları somut eylem potasına soktular.

    ak partiye baktığımızda böyle bir durum söz konusu değil. parti vizyonu gözönüne alındığında, kesinlikle bu kadar riskli açıklamalar yapan parti üyeleri yok etrafta. tek gözle görünür ve ciddiye alınabilir iddia türban yasasıydı, ki türban yasası da zaten anayasa mahkemesi tarafından iptal edildi. eğer o yasa iptal edilmeseydi, şartlar çok farklı olabilirdi şu an. çünkü başsavcı'nın iddianamesinde en güvendiği "laiklik tehdidi" türban konusuydu. e ama şimdi anayasa mahkemesi o kapıyı zaten uzunca bir süre tekrar açılmamak üzere kapattı. bu durumda iddianame'nin ana dayanağı olan bir konunun halledilmiş olması, doğal olarak verilebilecek olası bir "kapatma kararı"nın önüne geçmiştir.

    burada hemen "laiklik elden gidiyor, yardım edin!" edebiyatı yapmanın hiç bir manası yok. bu dava sonucunda verilen karar, demokratik düzeni etkilemeden ak parti için çıkabilecek en hayırsız karardır aslında, idrak etmek lazım bunu.
    kapatma cezası çıksaydı, yeni bir parti kurulacak ve büyük ihtimalle oy sayısından bir şey kaybetmeyecekti ak parti. halbüki bu durumda, "seni kapatmıyoruz, sana demokratik düzlemde acı çektiriyoruz" ihtarını vermiştir anayasa mahkemesi. hazine yardımının yarıya indirilmesi öyle az buz bir ceza değildir beyler bayanlar, lütfen.

    ben açıkçası olası bir kapatmadan sonra oluşması muhtemel bir kaos ortamının önüne geçildiği ve ak parti'nin hak ettiği derecede cezalandırılması açısından 30 temmuz günü verilen karardan demokratik düzeni destekleyen bir türk olarak gurur duydum.

    ak parti milletvekillerinin "nıhaha bakın bakın kazandık" demesine de, bıyığımın altından güzelcene gülüp geçiyorum sadece.
    0 ...