"iki iktidar bloğu arasındaki çatışma olarak nitelendirdik süreci, peki bu süren çatışma eşitler bir çatışma mıdır, yoksa ABD emperyalizminin desteğini de arkasına alan AKP bloğu bu çatışmadan galip mi çıkmıştır?
"Ulusalcı" olarak adlandırılan kesimlerin büyük oranda tasfiye edildiğini söyleyebiliriz. Ayrıca ABD emperyalizminin yeni stratejilerine eklemlenme konusunda ordunun da AKP ile uzlaştığını düşünüyoruz. Sola "celladını sevenler" diye bir yakıştırma yapılmıştı. Demokrasi celladın sarkık bıyıklısıyla çember sakallısı arasında tercih yapma özgürlüğü değildir.
Sürecin sol adına bir kırılmaya da neden olabileceğinden bahsettiniz. Bu noktada sol hangi adımları atmalı, bu kırılmayı hızlandırmak ve bu süreçten başı dik ve onurlu çıkabilmek için?
Krizlerin ortaya çıktıkları çeşitli dönemlerde söylediklerimizi bugün için bir kez daha yüksek sesle tekrar ediyoruz. Sol temel bazı ilkeler etrafında bir araya gelmeli ve toplumun önüne bu ilkelerle çıkmalı, halkı bu şekilde örgütlemeli.
Bu ilkeler nelerdir?
Sol anti-emperyalizmi, emperyalizmden bağımsızlığı, tam bağımsızlığı savunmak durumundadır. "Tam Bağımsız Türkiye" sloganıyla emperyalizmin tüm kurumlarından bağımsızlığı ifade ediyoruz. Yani, emperyalizmle var olan tüm askeri, ekonomik ve siyasal angajmanların ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Bu isteklerin gerçekleşmesi, aynı zamanda, bu angajmanları güvence altına alan kontrgerilla cihazına ve faşizme karşı mücadeleyi gerektirir. Bu çerçeve temel bir ilke haline gelmelidir.
Neo-liberalizme ve neo-liberalizmin kamusal alana yönelik piyasacı saldırısına karşı halkın haklarını savunmak bir ilke olarak sahiplenilmelidir. Tasfiye edilen kamunun yerine, eşitlikçi ve demokratik bir kamunun yeniden inşasını savunmak gerekir. Aslında bunun adı sosyalizmdir.
Kürt sorununda Türk ve Kürt halklarının kardeşliğini savunmak, şovenizme ve iç savaş politikalarına karşı durmak da ilerici güçlerin temel ilkelerinden biri olmalıdır. Bugün demokrasi gücü ilan edilen AKP iktidarının sürdürdüğü geleneksel militarist politikaları teşhir etmek bu iktidarın demokrasi maskesini indirecek en çarpıcı ve üstüne gidilmesi gereken unsurlardan biridir.
Gericilikle mücadele de bu ilkelerden biri olabilir mi?
Kesinlikle. Gericiliğin, neo-liberalizmin bir sosyal programı olarak işletilen ılımlı islam projesinin karşısında, bilimin ve aydınlığın ışığında dayanışmacı ve kolektif bir şekilde kesinlikle saf tutulmalıdır.
Peki solun bu ilkeler etrafında yan yana gelişi açısından bir öneriniz, bir programınız var mı? Bu pratiğe dayalı da bir süreç mi olmalı?
Bu temel ilkelere sahip olanlarla gerçekleştirilir, yani bunu doğru bulanlarla. Solun kitle tabanı arayışını din üzerinden yapmasını doğru bulmuyoruz. Solun bir kısmı laik düzenin Müslüman halka zulmettiği yönündeki liberal argümana uyumlu hale gelmeye başladı. Oysa siyasal islam, kapitalizmin Türkiye'de sürdürülebilir kılınmasında önemli kartlardan bir tanesidir. Sol açısından gelişecek bu süreç yerel seçimleri ya da olası erken seçimleri de kapsayacak, bu durumlarda sokağı da örgütleyebilecek bir tavra sahip olmalıdır. Ben bu ilkelere sahip çıkıyorum diyen bütün yapılar, ben Ergenekon ile ilgili bunları düşünüyorum ve bu ilkelerle bu süreçten çıkılabileceğini düşünüyorum diyen herkes bu sürece dahil olmalı. Siyasi partiler, emek ve meslek örgütleri, demokratik kitle örgütleri , kim sahipleniyorsa onlarla yürüteceğimiz bir süreç olacak.
Biliyorsunuz DiSK 12 Eylül'ün yıldönümünde 13 Eylül'de izmir'de bir miting çağrısı yaptı, daha sonra TKP de bütün örgütleriyle bu mitinge katılım kararı aldı. Bu miting bahsettiğiniz kırılma açısından bir adım olabilir mi?
Tarafımıza yapılan herhangi bir resmi çağrı henüz olmadığı için daha mitingi değerlendirmedik. Ama bu eylemin dışında tabii ki durmayız, eylemin kurgusu ve içeriği açısından henüz bir netlik olmadığı için şu aşamada bir değerlendirmemiz yok. Halkevleri bahsettiğimiz ilkeler etrafında, yapılan her etkinliğin içerisinde olur.
AKP karşıtlığı solun bu yan yana gelişi için öne çıkan bir slogan olabilir mi?
AKP neo-liberalizmin bizatihi temsilcisi durumuna gelmiştir. Ve neo-liberalizmin kurucu unsuru gibi çalışan bir odak halindedir. AKP neo-liberalizm ile birleştirilmiş bir gericilik çizgisini başarıyla uygulayan bir iktidar. Bunu görmeyen bir karşı duruş örgütlemek mümkün değildir.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Dünyada ve Türkiye'de olan bitenleri bir yenilenmenin duraklarından biri olarak da algılamak da fayda var. Sol ve devrimciler bunu kendi lehlerine, yeni bir kan, yeni bir can kabul edip yollarına devam etmelidir.
Ergenekon bitecek, başka bir şey mutlaka başlayacak, çünkü bu sistem eşitsizlik üreten, yoksullaştıran, insanı yok sayan ve krizler üreten bir sistem. Eşitsizliklerin bu kadar devasa hale geldiği bir yerde dünya halklarının sola ve devrimcilere, solun ve devrimcilerin emekçi yoksul halkın bağırında yeniden dirilmeye ihtiyacı var. Türkiye halkları devrimcileri, ilericileri, sosyalistleri ile eşitlik, özgürlük ve adalet hayallerini ve bu hayali gerçek kılmak üzere verdikleri mücadelelerini kesintisiz bir biçimde sürdüreceklerdir."