yayaya çarpmak

entry8 galeri
    7.
  1. sene 2012. marka/modelini vermek istemediğim aracımı daha bayiiden alalı iki ay olmuş. çiçeği burnunda yani. neyse, annemi o dönem tiroid nodüllerinin alınması için nişantaşı'nda bir hastaneye yatırdık. ameliyatını olmuştu ve artık taburcu olma zamanı gelmişti. onu taburcu etmek için eve, yani gerekli evrakları almak için tarabya istikametine doğru yol aldım. evrakları aldıktan sonra tekrar nişantaşı'na yola koyuldum. büyükdere caddesi'nde seyir halindeyim.

    aracımla en sol şeritte seyir alıyordum. hızım yaklaşık 65 - 70 km/s. levent iş bankası kulelerinin tam önünde, yani, beşiktaş istikametine doğru giden güzergahta önüme yaya fırladı. bilen bilir; burası üç şeritli yoldur ve herhangi bir yaya geçidi veyahut ışık söz konusu değildir. keza, üst geçitte öyle. en yakın ışık kanyon avm'nin önündedir. ben sol şeritte ilerlediğim esnada, orta şeritte ford transit marka minibüs, yaklaşık 15 metre ilerde seyir alıyordu. minibüsün hemen yanında ise halk otobüsü. bahsi geçen yaya, minibüsün hemen önünden bir anda önüme fırladı. onu daha önce fark edemedim ama ani bir refleksle direksiyonu sola kırmayı becerebildim. bu sayede ona önden çarpmamış oldum. sola kırdığım için bana yan taraftan tosladı. haliyle sağ aynam koptu ve sağ cam çatladı. ani bir fren yaptım ve ilk aklıma gelen hareketi, yani, sağ aynaya bakma ihtiyacı duydum. dedim ya; sağ ayna kopmuştu. bundan mütevellit, dikizden arkaya baktım. yerde suratı kıpkırmızı olmuş bedeni gördüm. o an aklımda ilk geçen şey şuydu; "kaç yıl yatarım acaba? 22 yaşında gençliğim bitti sanırım. haksız olmadığım konusunda bana inanırlar mı acaba?"

    aynen bunları düşünmüştüm. arabayı hemen sola çektim. o sıra tüm trafik durdu ve araç sürücüleri aşağı indi. kimisi benim sakin olmamı telkinliyor, kimisi yerde hareketsiz yatan bedenin başında duruyor, kimi densizler ise "sakın bir yere kaçma! polisi aradım" minvalinde sözler sarf ediyor. ulan zaten araba ta ebesinin hörekesinde. ne kaçması? ne tüymesi? neyse, polisi bekliyoruz hep beraber. o sıra babamı ve bu konuda bana yardımcı olabilecek yakınlarımı aradım. olay yerine kısa sürede intikal ettiler. eş zamanlı olarak polislerde intikal etti. polisler ve yakınlarım gelmeden önce, motorcunun birisi ile olay hakkında konuşuyorduk. adam bana; "abi ben her şeyi gördüm. iyi kurtardın. helal olsun valla. polis gelince hepsini anlatacağım" dedi. bir nebze de olsa rahatlamıştım. en azından olaya birebir tanık olan birisi vardı. polis geldiği zaman durumu eksiksiz olarak anlattı sağolsun. kadını hastaneye götürmek için ambulans geldi. tabii bundan önce ben kadının yanında bekliyordum. hastaneye götürmeyi teklif ettiğim zaman herkes karşı çıkmıştı. mecburen ambulansı stres içinde beklemek zorunda kaldım.

    devam ediyorum;

    "ismigül" isimli kadın, ambulansla okmeydanı hastanesi'ne götürüldü. polisler ise beni ayazağa karakolu'na götürdüler. karakola kendi arabamla gittim ama yanımda polis eşliğinde. babam peşimizden geldi. karakola doğru giderken yanımda bana eşlik eden polise; "hocam durum şu şu. ben haksız değilim. yola fırladığını bile görmedim. zaten şarapçı gibi bir şey. mobesa varsa lütfen incelesin" dedim. o da bana "sakin ol bir şey olmaz. gerekli incelemeler yapıldıktan sonra salınırsın" dedi. "tamam" dedim ve sürmeye devam ettim.

    karakola girer girmez, beni yemekhaneye soktular. sandalyeye oturmamı ve kalkmamamı söylediler. babamı karakola bile almadılar. resmen "suçlu" damgasını yemiştim. çaresiz çaresiz bekliyorum. dört saatlik bir zaman dilimi varmış. kazaya maruz kalan yayanın, iç kanama veya beyin kanaması gibi sebeplerden ölme durumunun riski, tam olarak dört saat içerisinde sona eriyormuş. dört saat geçti. dört saat içerisinde memurlar sürekli hastaneleri aradılar. şişli, çapa, okmeydanı ama kadın yok.. yok anasını satayım.. öldü mü, kaldı mı haber alınamıyor. sigara bile içirmediler bana. kalçam ağrıdığı için ayağa kalktığım zaman, omuzumdan bastırarak oturttular. saat olmuş altı. olayın gerçekleştiği saat ise sabah on. boş boş masaya baktığım sırada, içeri memur girdi. o dönem ben de nokia n97 marka telefon vardı. telefonumu sürekli alıyor ve inceliyor. "iyimiş baya" gibi şeyler söylüyor. akabinde; "durumla alakalı ifade yazman lazım ama zor işler bunlar" diyor. ben hemen anladım cukka istediğini. telefonumu almadıkları için babama mesaj atabildim. babam kapıdaki memurlara durumu izah ettikten sonra, belirli bir meblağyı koymuş ceplerine. bunun akabinde, beni hemen amirin odasına götürdüler. tabii, babam da yanımda. kadından haber aldıklarını ve durumunun iyi olduğunu söylediler. benim ağzımdan olay hakkında ifadeyi yazdılar. "artık gidebilirsiniz. bundan sonrasını süreç gösterecek" dediler.

    ben stres içerisinde eve gittim. yaşım o dönem 22. gencim, tecrübesizim ve korkuyorum. aynı zamanda, en ufak hatam yok. aradan 15 gün geçti. eve bir tebligat geldi. tebligatı alıp, muhtarlığa gittim. zarfı açtığım zaman, bilmem ne yasasının, bilmem ne hükmüne göre "ismigül" isimli şahıs suçlu görülmüştür. yolda yürümek, koşmak, gezmek ve oyun oynamak gibi eylemler yasak olduğundan mütevellit * *, x bilmem ne oğlu haklı görüldü ve davanın sonlandırılmasına karar verildi gibi bir şey yazıyordu. ben bir yandan seviniyorum, bir yandan da duruma anlam veremiyorum. bu kadın birilerinden akıl almıştı belli ki. hakkımda suç duyurusunda bulunmuş ve ben bu durumu sonradan, yani, sonlandıktan sonra öğreniyorum. olayı çok garipsedim ama haklı görüldüğüm için rahatladım. muhtemelen bu şarapçı benden para koparmaya çalışmak maksadı ile dava açtmıştı. adalet yerini bulunca da, haksız görüldü.

    velhasıl; inanın çok elim bir hadise. düşmanım bile başına gelmesini istemem.

    edit: girinin içeriğini havsalası gelişmediği için idrak edemeyen, ya da, girinin uzun olduğunu gördüğü vakit eksiyi basan tüm yazar dostlarıma, selam olsun.
    5 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük