ben, fakir bir kulunuz olarak sizden istirham ediyorum. bu tip başlıklara bir şeyler yazarken lütfen hassas insanların da aranızda olabileceğini, yazdıklarınızı okuyabileceğini düşünün. 3 kere düşünüp 1 kere yazın. size adeta yalvarıyorum efendim.
tam da böyle bir şey başıma geldi zira. o zamanlar küçük bir mahallede yaşıyorduk. hani şu kapıların kilitlenmediği, herkesin birbirini tanıdığı semtlerden. açım dediğinde komşunun kapısını çalan küçük çocukların olduğu, kocası uzun yol kaptanı olan kadınların sırayla mahalledeki amcalar tarafından ziyaret edilerek eksik gediklerin bir tamam edildiği, yaşlı teyzelerin pazar arabalarının eve kadar götürüldüğü mahallelerden..
işte bu mahallede herkes, komşularıyla her şeyini ama her şeyini paylaşırdı. ramazan abi vardı. bizden 4 yaş kadar büyük. mahallenin starıydı resmen. en iyi futbolu o oynar, kuran kursunu önce o bitirir, önce o sünnet olur, ilk onun sevgilisi olur. beni de çok severdi sağ olsun. bir gün hastaneden geldiler annesiyle, annesi üzgündü. filmler, reçeteler, ilaçlar yarak kürekler (not: pardon kağıt kürekler demek istedim. evrak yığınından bahisle) ellerini dolduruyordu özden teyzenin. anlayamamıştım, soramadım da. sokakta avare avare oturup etrafı izlerken, ramazan abim geldi, elinde dondurmasıyla. "nihat yesene" dedi yarısına geldiği dondurmasını göstererek. ramazan abi ilk defa bi şey ikram ediyordu bana. kara dutu da görünce başladım yemeye. "ye sen yee. kapçık ağızlı" gibi bi şeyler mırıldandı ama anlamadım. "efendim abi" dediğimde, "afiyet olsun nihatçım" dedi. meğer ramazan abide sarılık hepatit, ebik gübik ne kadar hastalık varsa ondaymış. 3 gün sonra doktora gittiğimizde anlamıştım.
işte böyle.şu yazdıklarınızı okuyorum da ne mallığım kalmış ne pisliğim. oysa ramazan abimin niyeti o değildi, ben de mal ya da pis değildim. bu başlığı da görünce kötü oldum, gözlerim doldu. şu yazdıklarınıza bakın arkadaşlar.
ya bu sözlükte canı yanan birilerinin olduğunu düşünemiyor musunuz allah aşkına? yeter! gerçekten yeter be!