afyon dediğin yer yol üstünde bir kasabadır.
ne egenin incisi, ne de efeler diyarıdır.
dandik bir belde olduğu bizzat atatürk tarafından dile getirilmiştir.
şöyle ki, kurtuluş savaşı sona ermiş, atatürk afyon'da.
tabi yunan terk ederken yakmış yıkmış afyon'u.
atatürk'ün yanında da ali çetinkaya var.
kendisi afyon'lu olduğundan dolayı, ikide bir atatürk'ün yanına gelip;
"paşam afyon nasıl, paşam afyon'u nasıl buldunuz, paşam afyon'u beğendiniz mi, paşam afyon..."
sorup duruyor.
neyse, bir değil iki değil.
atatürk'e de gına gelmiş tabi.
en sonunda ali çetinkaya, atatürk'ün yanına bir kez daha gelip sormuş.
"paşam afyon'u beğendiniz mi? ne düşünüyorsunuz afyon hakkında?"
atatürk artık dayanamamış.
"ali bak" demiş, "şu karşıdaki sivri tepeyi görüyor musun?"
"evet paşam" diye yanıtlamış ali çetinkaya.
"hah işte oraya bir ayağımı koyarım, bak şu karşıdaki diğer sivri tepeyi görüyor musun" diye devam etmiş.
"evet paşam görüyorum" demiş ali çetinkaya.
atatürk;
"hah işte diğer bacağımı da oraya koyarım, ortasına sıçarım..."
tabi herkes gülüşürken, ali çetinkaya somurtmaya başlamış, kıpkırmızı olmuş.
yani afyon işte böyle bir yer.
şüphesiz ki atatürk'Ü çileden çıkaran afyon'un dandikliği değil, ali çetinkaya'nın densizliğidir elbet, ama ulu önder haklı bir yerde be azizim.
şimdi bu arkadaş da efeler diyarı, egenin incisi demiş ya.
camı açıp karşıya baksın, o sivri tepeyi görüyor musun arkadaşım?
