"" bilindiği gibi peygamberimize en fazla hadis atfeden kişi ebu hureyre’dir. buradaki asıl sorun, beş binin üzerinde hadis rivayet ederek en fazla hadis rivayet eden kişi olmasına rağmen ebu hureyre’nin peygamberimizin yanında sadece bir yıl dokuz ay (başka bir rivayette kendi ifadesine göre sadece üç yıl) gibi bir süre bulunmuş olması ve kimsenin işitmediği ve hatta çoğu kişinin itiraz ettiği türden birçok uydurmayı nakletmiş olmasıdır. bunun yanında ebu hureyre’nin güvenilir bir kişi olmadığı, israiliyat ve mesihiyat kaynaklı kimi uydurmalarını rivayet ettiği, sonradan müslüman olan yahudi kökenli ka’b elahbâr’dan edindiği bilgilerle birçok israiliyat öğretisini islam dininin içine soktuğu da ifade edilmiştir. ka’b el-ahbâr’ın islam’a girmesinin arka planında münafıklık ederek dini bozmak ve allah’ın resulü’ne iftiralar isnat etmek olduğu görülmektedir. mahmud ebu reyye, “muhammedi sünnetin aydınlatılması” isimli çalışmasında ebu hureyre ile ilgili çok önemli hususlara dikkat çekmektedir öncelikle ebu hureyre’nin gerçek ismi, geçmişi ve müslüman olmadan önceki durumu ile ilgili net bilgiler bulunmamaktadır. ancak kendi ifadelerinden hareketle yetim büyüyen, yoksul bir kişi olarak karın tokluğuna çalışan biri olduğu anlaşılmaktadır. otuz yaşlarında medine’ye geldiği ve fakirliğinden dolayı kendi ifadesiyle karnını doyurmak için peygamberimiz tarafından mescid-i nebevi’nin duvarına bitişik olarak kurulmuş olan ve ‘suffe’ adı verilen gölgelikte yaşayan; genellikle genç, bekâr ve yoksullardan oluşan ashab-ı suffe grubuna katıldığı bilinmektedir. tarihi kaynaklar ebu hureyre’nin çok yemek yiyen obur biri olduğunu, her gün peygamberimizin ya da ashaptan birinin evinde karnını doyurduğunu, bazen de insanları rahatsız eden hareketleri, vakitli vakitsiz evlerine dalıp yemek istemesi sebebiyle bazı kişilerin kendisinden nefret ettiğini ve bazı sahabelerin ondan yüz çevirip kaçtıklarını ifade etmektedirler. mizahı, şakalaşmayı ve aslı olmayan hikâyeleri gerçekmiş gibi paylaşmayı seven birisi olduğu, bol hadis rivayeti ve hikâye anlatımları ile insanları oyalayıp eğlendirdiği ve bu sayede onların sempatisini topladığı ifade edilmiştir. hz. ömer’in, asılsız birçok sözü peygamberimize isnat etmesi sebebiyle ebu hureyre’yi cezalandırdığı ve bu durumundan vazgeçmesi için onu sürgün ile tehdit ettiği kaydedilmiştir. hz. ömer hayattayken onun korkusundan rahat hareket edemeyen ebu hureyre, hz. ömer’in vefatından sonra aslı esası olmayan birçok hadis rivayet etmeye başlamıştır. kendisi de bu gerçeği şu sözleri ile ifade etmiştir: “size rivayet ettiğim şu hadisleri ömer zamanında rivayet etseydim değneği ile beni döverdi.” bir başka rivayette ise şöyle söylediği aktarılmıştır: “ömer ölünceye kadar ‘allah resulü buyurdu ki’ diyemedik. ömer hayatta olsaydı bu hadisleri size rivayet edebilir miydim? vallahi, asla! çünkü o takdirde sopasının sırtımı okşayacağını kesin olarak biliyorum. ömer şöyle derdi: kur’an ile ilgilenin! o, allah’ın kelâmıdır.” reşid rıza da bu konuda şöyle söylemiştir: “eğer ömer’in ömrü ebu hureyre’nin ölümüne kadar olsaydı bize bu kadar çok hadis ulaşmazdı.” yine onun çelişkili olan hadislerinin de hiçbir şekilde dini anlamda dayanak teşkil edemeyecek bir mahiyette olduğunu söylemiştir. yine ebu hureyre’nin insanlara bir şeyler anlatıp aktarırken hem peygamberimizden duyduğu bazı şeyleri hem de ka’b elahbâr’dan dinleyip öğrendiklerini birbirine karıştırarak aktardığı, insanların da o gittikten sonra bu haberleri birbirine karıştırdıkları ifade edilir. ibn kuteybe, ebu hureyre ile ilgili şöyle söylemiştir: “sahabe’den hiçbirinin, benzerini rivayet etmediği sayıda yüklü hadis rivayet eden ebu hureyre, bu yüzden ithama uğramış ve bazılarınca yadırganmıştır. onlar kendisine şunu sorarlardı: ‘bunu nasıl yalnız sen duyuyorsun? seninle bunu duyan kimdir?’ ikisinin de ömrü uzun olması itibarıyla ebu hureyre’nin bu bol sayıda rivayetini en fazla kınayan hz. aişe olmuştur.” yine ebu hureyre’yi yalancılık ile itham edenlerin başında hz. ömer, hz. osman ve hz. ali gelmektedir. kaynaklar, hz. aişe’nin ebu hureyre’ye: “sen resul’den duymadığın sözleri rivayet ediyorsun!” dediğinde ona edep ve hayadan uzak bir cevap verdiğine dikkat çekmektedir: “ayna ve sürme seni resul ile ilgilenmekten uzak tuttu.” yine hz. ali’nin de ebu hureyre için “dikkat edin o, insanların en yalancısıdır.” ve başka bir rivayette ise “yaşayanlar arasında allah resulü’ne en fazla yalan isnat eden ebu hureyre’dir.” dediği kaydedilmiştir. yine ebu hureyre’nin “sevgili dostum bana haber verdi ki…” şeklinde konuştuğunu duyunca ona “resul ne zaman senin sevgili dostun oldu?” dediği kaydedilmiştir. ebu hanife’nin talebelerinden olan ebu yusuf’tan şu şekilde bir rivayet gelmiştir: “ebu hanife’ye şöyle derdim: “bize resul’ün hadisi geliyor ve kıyasımızla çelişiyor. bunu ne yaparız?” dedi ki: “eğer o hadisi sika (güvenilir) raviler aktarmışsa onu alır, reyi terk ederiz.” dedim ki: “ebu bekir ve ömer rivayeti hakkında ne dersin?” dedi ki: o ikisinden iyisini nereden bulacaksın!” dedim ki: “peki ali ve osman?” dedi ki: “aynı şekilde.” bütün sahabeyi saymaya başladığımı görünce şöyle dedi: “bazı adamların dışında, sahabenin tümü adildir.” istisnalar olarak ebu hureyre ve enes b. malik’i zikretti.” mahmud ebu reyye, hz. ömer ve ebu hureyre arasında geçen bir tartışmayı şu şekilde aktarmıştır: “ömer 21. yılda ebu hureyre’yi bahreyn valiliğine atadı. ne var ki, ebu hureyre’nin adil bir valiye yakışmayacak bazı ihlallerde bulunduğunu duyunca görevinden azlederek yerine osman b. ebi’l âs b. bişr es-sekafî’yi atadı. ebu hureyre’yi çağırttı ve kendisine şöyle dedi: “biliyor musun? seni bahreyn’e vali yaptığımda ayağında bir çift ayakkabı yoktu! sonra duydum ki sen 1000 dinara, 600 dinara atlar satın almışsın!” ebu hureyre şu cevabı verdi: “bizim sürekli çoğalan atlarımız ve ardı arkası kesilmeyen hediyelerimiz vardı!” ömer: “senin rızkını ve geçim masrafını belirlemiştim. bu anlattıkların fazlalıktır, onları ver.” ebu hureyre: “onlar sana düşmez!” ömer: “tam tersi. yoksa yemin ederim ki sırtını acıtırım.” ömer, sopasıyla kalktı ve onu kan çıkıncaya kadar dövdü ve: “onları getir!” dedi. ebu hureyre: “onları kendime ait kıldım.” dedi. ömer: “bu yaptığım, helalinden almadığın şeyleri itaatkâr bir şekilde vermen içindi! sen bahreyn’in en ücra köşesinden, insanlar vergilerini; allah ve müslümanlar için değil de senin için versinler diye mi geldin?” ebu hureyre’nin bizzat kendisinin aktardığı bir rivayette ise hz. ömer’in kendisine şöyle söylediği görülmektedir: “ey allah’ın kitabı’nın düşmanı! allah’ın malını çaldın değil mi? yoksa senin on bin dinarın nereden olacak?” hz. ömer’in vefatından sonra ebu hureyre her anlamda daha serbest kalmış ve hz. osman’ın yumuşak huylu tabiatından da güç alarak asılsız olan birçok rivayeti yaymaya başlamıştı. hz. ali ve muaviye arasındaki mücadelede, muaviye’nin türlü planlar ile zaman içinde iktidarı ele geçirmesi ile birlikte ebu hureyre de altın çağını yaşamaya başlamıştı. mahmud ebu reyye bu durumu şu sözleri ile ifade etmektedir: “resul, ebu bekir ve ömer döneminde yaşanan güçlü günlerden sonra fırkaların türemesinin akabinde muaviye ile ali, diğer bir deyişle emeviler ile abbasiler arasında savaş patlak verip müslümanlar gruplaşmaya başlayınca ebu hureyre, tabiatının yatkın olduğu gruba yakınlaştı. bu grubun arzuları da onunkilerle çakışıyordu. bu, muaviye’nin grubuydu. bütün lüksü, savleti ve varidatıyla muaviye’nin grubu; fakirlik, açlık ve zühtten başka bir şeye sahip olmayan ali’nin grubuyla karşılaştırıldığında ebu hureyre gibi bir hayat süren kişinin yapabileceği en muhtemel tercihti. ali’ye giden yoldan uzaklaşıp, oburluğunu muaviye’nin rengârenk sofralarında ve ihtirasını onun değerli hediyeleri ile tatmin etmek: işte ebu hureyre’nin bütün isteği. açlıktan baygınlıklar geçiren ve etrafındakilerin “deli” diyerek boğazına bindikleri ebu hureyre’nin, saltanata ve lezzetli yemeklere sahip emevi devleti’ni bırakıp yiyeceği peksimet olan yoksul, zahit ali’ye meyletmesi düşünülebilir miydi? emeviler, ebu hureyre’nin iyiliklerini itiraf etmiş, kendilerine gösterdiği yakınlığı takdir ederek onu hediyelere ve bağışlara boğmuşlardı. çok geçmeden ebu hureyre’nin durumu düzelerek dar günlerden müreffeh günlere, fakirlikten zenginliğe kavuşmuştur. bir zamanlar vücudunu yırtık yemen abasıyla örten ebu hureyre, artık ipek ve keten elbise giyiyordu. emeviler’in, yardımına karşılık ebu hureyre’ye verdikleri ilk ödül, bisr b. artae tarafından medine valiliğine atanmasıdır. ona bu görevi veren bisr, muaviye’nin emri ile hicaz halkına yapmadığını bırakmamış biridir. mervan b. hakem de ara sıra ebu hureyre’yi medine valiliğine niyabetle bırakırdı. zamanla emevilerin ebu hureyre üzerindeki etkileri artmış ve onun için el-akik’te bir köşk inşa ederek, kendisine arazi vermişlerdir. bununla da yetinmeyerek, onu yoksul günlerinde karın tokluğuna hizmet ettiği prens atebe b. gazvan’ın kızı, büsre bn. gazvan ile evlendirmişlerdir. kibir ve böbürlenmesi onu daha da aşağı bir hale getirmiş, aslı ve mayası ortaya çıkmıştı… ebu hureyre’nin muaviye’ye yaptığı destek kılıçla veya malla değildi. onun yardımı; ancak ve ancak ali ve taraftarlarını kötüleyen, eleştiren hadisleri rivayet edip bunları yaymak biçiminde gerçekleşiyordu. bunun yanı sıra muaviye’yi ve devletini öven hadisler de söylüyordu. o yaptığı bu propagandayla halkın ali’den uzaklaşmasını ve muaviye’ye ılımlı bakmasını sağlıyordu.” görüldüğü gibi durumun ve söz konusu dönemdeki rivayetlerin nasıl ortaya çıktıklarının daha iyi anlaşılabilmesi için örnek olarak aldığımız ebu hureyre, en fazla hadis rivayet eden ancak peygamberimizin en yakınlarındakiler tarafından “yalancı ve güvenilmez” olarak görülen bir kişidir. 5374 tane hadis rivayet ettiği bilinen ebu hureyre’den gelen hadislerin 446 tanesi buhari tarafından kayıt altına alınmıştır. peygamberimizin en yakınındaki arkadaşları tarafından rivayet edildiği kabul edilen hadis sayısı ise rivayetlerin asılsız şekilde ne boyutlara ulaştığını görebilmek açısından son derece dikkat çekicidir.""