bir bmx'in arka tekerine karton sıkıştırmak gibidir kararsızlık. yapsam mı yapmasam mı nın ötesinde usulca esen serin yaz rüzgarını ciğerlerinde hissedip güneşi sevmediğini farkedenin güneşe sevmediğimi nasıl söylesem deme telaşıdır.
gecenin doruğunda içimi ürperten düşüncedir bir insanın kararsız olması. özellikle de intihar gibi hayati bir konuda. neden ölmek ister ki bir insan? her bahar sabahında pencereye vuran fok çığlıklarından neden kurtulmak ister? bambaşka bir şehrin baharında çınlayan yağmur damlaları gibi etkisiz midir gerçekten modern dünya denen flash mobvari güçlüklerle dolu sırlar cennetine?
neden savaşmak yerine, pelikanları sırf koca ağızlı oldukları için sevmek yerine belki de bambaşka biri olduğunu sandığı için ulu bir çınara umutsuzca aşk şarkıları yazmak yerine neden göçmek ister kırk beş derecelik açıyla duran panjurların arasında bir kuş olup belki de tavuk olup, belki de penguen olup uçmayı öğrenerek? neden kendisi seçmelidir ölümü pervasız çırpınan kanatlarında kaderin ? belki de yasaklanacağından bihaber tüm ihtişamıyla kendini göklerin hakimi ilan eden concorde'un üçgen kanatlarında saklıdır mutluluk. usulca başucumuzda, belki de taa ücra bir köşede kırmızı doğan sonra yavaş yavaş, sezdirmeden sarıya dönen bir gaz bulutundan gelen enerjiyi, neşeyi, yaşam sevincini birdaha yaşayamamayı hıncal uluç gibi gülememeyi nasıl göze alır bir yaz sabahı ölü bulunmayı dileyerek?