aşağıda yazıya dökeceğim olay yazarın bir arkadaşının başına gelmiş olup, olay almanya´da vuku bulmuştur.
yazarın arkadaşı elif *, pastaneden simit * alıp dışarıya ciktiiginda tam fırının kapısının dibinde yanında iki tane havalı valizi bulunan gayet hoş, oldukça da güzel giyimli bir kadın görür ağlamaklı. yoldan geçen herkes kadını görmekte ancak oralı olmamaktadır. Elif duruma anlam veremez ve en azından kadına yardıma mi ihtiyacı var, belki cüzdanını filan caldirmistir diye sormak icin kadına doğru yaklaşır zira kadın valizinde sürekli birşeyler aramaktadır. Kadın, Elif´ín sorusuna cevap veremez, soktadir çünkü. Neyse Elif bir süre daha bekler kadının dilinin çözülmesi için. Kadının ağzından çıkan ilk cümle ise tüyler ülperticidir: "kadın sığınma evi nerde bu şehirde?" Elif, kadın sığınma evinin nerde olduğunu bilmediğini ancak isterse polisi arayabilecegini söyler. elif, O esnada kadının vücudunu göz ucuyla süzer ve elbisenin altından görünen mosmor bacakları dikkatini çeker. O an adeta kadinin içinden bir canavar çıkar ve "sakin polisi arama, polis bana napacakmis" diye cemkirmeye başlar. Bunu duyup afallayan elif peki size başka nasıl yardımcı olabilirim diye sorar. Kadın: "5-10 euron varsa ver" der sanki elif onun kölesiymiscesine. Meteliğe kurşun atan Elif´in cüzdanından de zar zor 2 euro çıkmıştır. onu kadına uzatmasiyla birlikte, kadın burun kıvırıp "çıka çıka bu kadar mi çıktı bu tramvay biletimi bile karşılamaz"der ve ona rağmen parayı alır. "Tek isteğim su lanet şehirden defolup gitmek, kendimi öldüreceğim"diye de ekler. Iyice kafası karışan elif, kadının onu daha fazla istemediğini anlar ve kafasında çözülmeyen sorularla yoluna devam eder. Bu olaydan cok etkilenen yazar arkadasi da burda rahatlamak icin anlatmistir bu hikayeyi.