demokrasi denen şeyi herbirimiz sanırım farklı algılıyoruz. aksi durumda zaten böyle bir başlık açılmazdı. en azından gerek duyulmazdı.
fakat yinede chp nin bu konuda özgünlüklerinin olduğunu söylemek zorundayız. zira uzun yıllar bu ülkeyi tek başına yönetmiş bir parti. bu tek başınalığın daha sonraki süreçlerde getirdiği olumlu ve de olumsuz alışkanlık ya da geleneksel yanları görülür.
eğer çok partili hayata geçişi demokrasinin kendisi olarak tarif edip orada kalıyorsak, eksik bir demokrasi anlayışımız var demektir.
bizim standart bir demokrasi yelpazesi çizip, bu çizgide olan siyasi partileri saymamız gerekiyorsa, malesef bütün siyasi partilerimiz sınıfta kalır. asla ve asla birinin diğerinden bu konuda iyi olduğunu söyleyebilmek mümkün değildir.
bunun için örnekler vermeye bile ihtiyaç duymuyorum. zaten yeteri derecede mizah konusudur.
aslında bu göstergeler bu ülkenin demokrasi anlayışı ve kültürünü ne kadar içselleştirdiği ile doğru orantılıdır.
demokrasi'nin temel şartlarından biri "toplumsal sözleşme" dediğimiz anayasanın kendi oluşumundadır. bu ülke halen bir darbe, bir dikta, bir cunta ya da faşizm olarak tarif edilen 12 eylül anayasa'sı ile yönetilmektedir. yani toplum sözleşmesi denen şey toplumun ve devletin taraflarınca yapılmış bir anlaşma değildir, tam tersi toplumun bir kesimine dayatılarak ve zorlanarak kabul ettirilmiş bir anayasadır.
anasının bu hallerde olduğu durumda, onun danalarının doğru bir demokrasi anlayışları ve kurguları olmasını beklemek biraz ayıp kaçar zannımca.
ancak bunun kusurunu bu danalarda aramak yerine, öncelikli olarak bu toplumun bireyleri olarak kendimizde aramak ve hesaplaşmak zorundayız.
ha ondan sonra chp nin ya da mhp nin, ne bileyim diğer tüm partilerin eksilerini sorgulama hakkını kendimizde bulabiliriz. aksi halde yapılanın, havanda su döğmek olduğunu söylemek bile bile az kalıyor.