artık bahçe kapısını kapatmak zorunda değilim, çünkü köpeğim o kapıdan kaçıp sağa sola havlamayacak, bisiklet ya da motosikletleri kovalayıp, sonra da sanki iyi birşey yapmış gibi kuyruğu ve kafası dik, sağa sola salyalarını saça saça eve dönmeyecek.
artık o, hiçbir yere dönmeyecek.
bir daha onu göremeyeceğim.
bir daha onu asla göremeyeceğim.
bir daha onu göremeyeceğim.
bir daha, ben eve geldiğimde sevinçle üstüme atlamayacak, sağımı solumu tüy yapmayacak. kendi evime döndüğümde, yıkanmış çamaşırlarımın üstünden onun permalı gibi, uzun tüylerini çıkartmaya çalışırken söylenemeyeceğim. ona kızdığım zaman kafasını yana yatırıp bana o tuhaf bakışını atmayacak, zaten bir daha ona kızamayacağım.
bir daha onu göremeyeceğim.
çikolatalı dondurma severdi. sonradan sonraya arada fıstıklı da yemeye başladı. dondurma alacağım zaman 3 kişilik alırdım, anneme, kendime, ona.
bir sürü kıyafetimde hala diş delikleri var. bana birşey anlatmak istediğinde, kıyafetlerin kolundan, paçasından yakalayıp çekiştirirdi.
çok kıskançtı. olur ya, başka bir köpeği sevip eve döndüysem, tabii ki kokusunu alırdı ve bana postu döner, çeker giderdi.
arabaya binmeyi çok severdi. kapı her açtığımızda, direkt arabaya atlardı. rica minnet, "bir dahaki sefere seni de götüreceğiz" yalanlarıyla kandırıp indirirdik arabadan.
bizimle yürümeyi de çok severdi. hiçkimsenin arkada kalmasına izin vermezdi. sonuçta bir çoban köpeğiydi ve herkesi göz hizasında isterdi. önümüzden arkamızdan yürür, sürüsünün dağılmasına göz yummazdı.
gelişlerime çok sevinirdi. ağlar gibi sesler çıkarır, hasreti bitene kadar eve girmeme izin vermezdi. ne zamanki elimde valizlerle kapıdan çıkayım, ağlar gibi sesler gene başlardı.
kendimi kötü hissettiğim zamanları bilirdi. o zamanlarda oynamak için sağımı solumu çekirtirmez, gelir, başını dizlerime koyar, sessizce benimle otururdu.
onu fırçalamam gerektiğinde gelir, beni devirip kucağıma otururdu. neresi eksik kaldıysa, döne döne fırçalatırdı kendini. sıkılınca, fırçayı ısırmaya çalışırdı ama bir kez kalkıp gitmedi.
yazın, ceryan yapsın diye açık bıraktığımız ev kapısının eşiğine yatardı. kimse ondan destur almadan eve giremezdi.
kedileri severdi. çok yılışık olanlar hariç. gece beraber uyurdu evin kedileriyle. geçen yıl annesiz kalan 2 yavru kediyi evlat edindi. atmamıza izin vermedi kedileri. ciddi ciddi yemeğini paylaştı, onlarla uyudu, başka kedileri sokmadı bahçeye. sanırım kediler de bunu babaları sanıyorlardı. çok korumacıydı.
böyle birşeydi işte.
annemin "diğer" oğlu.
o evden ben gittim, kardeşim gitti, babam gitti.. annem o evi, o da annemi bekledi hep, bizim dönüşümüz için. artık beklemeyecek. biz döndüğümüzde orada olmayacak.
bir daha onu asla göremeyeceğim...