çocukken de çok uğraştığım fakat hissedemediğim duygu. insan soyut olan bir şeyi pratikte sevemez. varlığına ve birliğine iman ediyorum ama yoğun duygular hissetmiyorum. çünkü olmasaydık da olurdu. beni, sevdiklerimi, nefret ettiklerimi yaratmasaydı bir şey eksik olmazdı. ben o'na sadece türkleri yarattığı için minnettarım. yeryüzüne gelmiş en temiz, en merhametli, en adil ırkı yaratmış. içine biraz da intikam yerleştirseydi ne iyi olurdu. yüzümüzün yumuşaklığından donumuzun ıslağı kurumuyor. salaklık derecesindeki acıma huyumuzdan ölümüne nefret ediyorum ve türk düşmanlarına karşı merhamet duygusu taşımıyorum. bu hayatta en sevdiğim şeyler çiçekler, hayvanlar ve çocuklar. çok tatlılar.
ben mesela kuşları çok severim. elime almak, öpmek falan isterim. çünkü somut varlıklar. ama bana "kaf dağı'nın ardında çok müthiş biri yaşıyor ama neye benzediğini bilmiyorum" deseler merak dışında hiçbir şey hissedemem. bu da öyle.
allah'ı sevdiğini iddia edenler ya ermiş falandır, ya da bu işin ekmeğini yiyordur. "ay çok inançlı bir insan" dedirtmek için iddia ediyordur. ya da o kadar korkuyordur ki cehennemden, sevdiğine kendini inandırmıştır. insanoğlu soyut bir varlığı sevemez. zaten allah'a inanmak için onu delice sevmeye gerek yok. bizi yaratmış ve kulluk etmemizi istemiş. "beni çok sevin, aşkımdan çöllere düşün" dememiş. tasavvuf ehli bu sevgi olayına fazla kafayı takmış durumda. zaten gerçekçi ve çok da islami bir olgu değil.