istanbul-Edirne arasındaki mesafeyi (156 km) bir günde koşabilecek kadar idmanlıydılar. Kızgın kumun üstünde her gün yalınayak koşarak antrenman yaparlardı. Ayaklarının derisi o kadar kalınlaşırdı ki çarık giymezdiler.
Dizlerinde çıngıraklar olurdu. Bu sayede hem koşarken ritm tutarlar hem de çıngırak sesini duyan ahali yol verirdi.
Bir ellerinde ince bir baltaları olurdu. Son derece çevik ve atletik olan bu adamlar bu baltayla kendilerini eşkiyadan savunurdu.
Ocak cerrahı kan tutmasın diye dalaklarını alırdı. Bu sayede kesilmezdiler.
Bellerindeki kuşakta badem kavruğu, akide, kuş üzümü olurdu. Yemek için durmaz, koşarken katık ederlerdi.
Son olarak ağızlarında delikli bir küre olurdu. Avurtları bu şekilde her daim şişkin olduğundan koşarken daha rahat nefes alırlardı.