Çünkü iletişim. insan sosyal ilişki kurup, geçmişini sözlü veya yazılı olarak gelecek nesillere aktarabilen tek varlık. Bu yüzden ilk önce birbirini anlamaya kafa yormuş. Birbirini anlamak için de dili icat etmiş. Şayet dilin kökeni hakkında biraz araştırma yapsanız bu konuda biraz daha aydınlanırsınız. Dilin nasıl ortaya çıktığı alfabelerin nasıl oluştuğu gibi konular kesin olmamakla beraber bazı teoriler etrafında şekillenir. En bilinen dilin kökeni hakkında varsayımlar:
yansıma“, “jest-mimik kuramı“, “iş kuramı“, “ünlem kuramı“, “müzik kuramı” şeklinde olmuş. Yani doğanın dilini almışız. Doğadan duyduğumuz sesleri kendimiz kimi zaman aynısını kimi zaman farklı bir form çevirerek kullanmışız. Ya da kendimiz istemsiz olarak veya bir refleks olarak ortaya çıkarmışız.
Mesela Juan jacques roussau dilin kökeninden bahsederken tam da elma dan örnek vermiştir:
ilkel insanın dili bugünkü gibi ayrışmadığından, bir nesneden söz ederken her sözcüğe bütün bir önermenin anlamını verir. Yani bir meyveden söz ederken, diyelim bir elmadan, elmayı göstermek için kurduğu ifade elma ile kurduğu ilişkiyi de içerir. Elma derken elmayı yiyeceğim ya da elma da güzel demektedir aynı zamanda demiş.Yani şimdiki Çin alfabesi gibi, Çin alfabesi bildiginiz gibi Harf harf değil kelime kelime şeklindedir.
Ek not: elma kelimesi ilk defa 1070 yılında divan-i lugat- it türk te almıla ve alma diye geçmiştir.