11 ağustos günü güneş tutulmasını izlemek için arkadaşla tophaneye çıkmak ve tutulmayı izledikten sonra gözüme ilişen orhangazi türbesi'nin önündeki tanıtım yazısındaki "1855 depreminde yıkılan yapı abdülaziz tarafından yeniden yaptırılmıştır" yazısını okuyup şaşırmam. (1855'te Bursa'da çok büyük bir deprem olduğunu ve tarihi eserlerin ciddi hasar aldığını o bilgiden öğrenmiştim ilk)
Daha sonraki bir gün rüyamda deprem olduğunu görüp oturduğumuz binanın yıkılması ve bina tam yıkılırken uyanmam.
deprem gecesinde birisinin beni dürttüğünü düşünmem sebebiyle sinirlenmem ve fazlaca artık dürtüldüğümü düşünüp sinirle yataktan fırlamam (o ara izmir'e gitme mevzusu vardı ailede, ani kararla yola çıkmayı düşünüp beni uyandırmaya çalıştıklarını düşünüyordum) ve depremle büyük şaşkınlıkla yüzleşmem, rüyamı da hatırlayınca eyvah rüyam gerçek mi oluyor diye bir an paniklemem.
bir süre sonra depremin hızını kaybetmesi ve bir sorun olmadan depremin sona ermesi, o anda da birden elektriklerin gitmesi
bütün mahallede herkesin sokaklara inmesi ve zaman geçtikçe istanbul'da büyük bir deprem olmuş, şehre ulaşılamıyormuş, çok sayıda bina çökmüş dedikoduklarının yayılması
ertesi günlerde gemlik merkezli ve artçı olup olmadığı anlaşılamayan 5 küsürlük deprem sonrası ahmet mete ışıkara'nın tüm bursalılar geceyi dışarıda geçirsin demesi ve bu uyarı üzerine hayatımda ilk kez dışarıda (kültürpark'ta) sabahlamam
bir tanıdığın da her gece bizimle gelmesi ve oluşan muhabbet ortamı sebebiyle (sanki depremler sadece gece olurmuş gibi sabah eve dönüyorduk) bu sabahlamaların tam bir hafta sürmesi
bu süre içerisinde her sabah göletin üzerinde sanki bir ritüel yaparmış gibi ses çıkararak uçan yüzlerce karganın çirkin sesiyle uyanmak (gerçekten karga sesleriyle uyanmayı hiç güzel bulmamıştım)
okula orta hasarlı-ağır hasarlı binalardan sağ çıkmış (hatta önümde oturan kız enkaz altından çıkarılmıştı) izmit-sakarya ve yalova'dan bir sürü öğrencilerin gelmesi
onların anlattıkları ürkütücü deprem anı anlatıları ve diğer birçok konu hakkında muhabbetlerimiz
önümdeki yalova'da enkaz altından çıkarılan (sarışın o güzel kızdan) kızdan giderek hoşlanmaya başlamam ve ilerisi için acaba kız arkadaşım olabilir mi diye ciddi ciddi düşünmem (diyaloğum gayet iyiydi)
okulda bazı kızların "yok bursa'ya binlerce ceset torbası göndermişler, yok büyük bir deprem olacakmış dedikodularının önümdeki sırada oturan depremzede kızların morallerini bozması ve ailelerinden uzak yeni yaşamlarına bir türlü alışamamış olmaları nedeniyle ani bir kararla yalova'daki çadırkente ailelerinin yanlarına dönmelerinden dolayı moralimin bozulması. (maalesef bir daha o güzel kıza ulaşamadım)