animal farm

entry113 galeri
    107.
  1. son zamanlarda hem çok gülerek hem de çok hüzünlenerek okuduğum bir bir kitap oldu animal farm. okumayanlara mutlaka tavsiye ediyorum ve okuyanlara da günümüz siyasetiyle bir kere daha okumalarını öneriyorum.

    ilk başta şunu söylemem gerekir ki kitap bu komünizm yergisi mi yoksa totaliter rejimlere bir taşlama mı, bu bazen kitapın asıl anlatmak istediği derdin önüne geçiyor. ben çok kısaca şöyle anlatmaya çalışıyım; kitap bence otoriter rejimlere genel bir çatış amacı taşıyor. belki dönemin özelliklerinden belki de yazarın şahsı hayatında hayal kırıklığının daha fazla yer etmesinden dolayı komünizm daha fazla pay alıyor. yazar bana sorarsanız bir ayrım gözetmiyor. yani bütün sistemler eşittir. tabi bazıları daha eşit olabilir. kitabın ilk 30 40 sayfası olabildiğince komünist jargon içeriyor. bu arada, kitabın önsözünde yenilen spoiler yanında bu bir hiç ve yazı boyunca önemli derecede bir spoiler vermeyeceğimi şimdiden söylemek istiyorum. her neyse konuya dönersek; emek gücünden vurgu, insanın üretmeden tüketmesi, bunun bir doğa yasası olmaması, hayvanların kaybedecek postundan başka bir şeyinin olmaması gibi güzellemeler doğrudan doğruya komünizme atıflar. ama sayfalar sayfaları kovaladıkça yazarın karşısına aldığının esas olarak hayvanlar metaforuyla komünizmi, komünizm nispetinde de aslında tüm katı diktatöryalar olduğunu anlıyorsunuz. buralara fazla takılmadan kitabın incelemesine geçmek istiyorum. ama ondan önce de karakterleri günümüz türkiyesiyle özdeşleştirmek mümkün;

    napolyon: rte
    squelar: yandaş medya
    snowball: fetö
    boxer: gariban, çalışkan ama bilgisiz halk
    moses: gericiler
    mollie: tatlı su solcusu ya da belki ekşiciler
    köpekler: polis
    jones: eski düzen, eski hükümetler ( özellikle squelar her sıkıştığında "o günleri unuttunuz mu demesi" ile rte'nin her sıkıştığında "biz o ekmek kuyruklarını çok iyi biliriz" demesi arasında tüyler ürpertici bir benzerlik vardı.)
    insanlar: "dış mihraklar"

    eğer kitabı günümüz türkiye özelinde anlamaya çalışırsak karakterlerin üç aşağı beş yukarı böyle olacağı söylenebilir. ama esas benzetmelerse karakterlerden ziyade yaşanan olaylarla ilgili oluyor. yani kitapta öyle bir olay oluyor ki gerçekten aynısını yaşadığımızı anımsıyoruz. --- spoiler ---
    yel değirmeni meselesi chp'nin bikaç seçim önceki asgari ücret teorisiyle birebir aynı bir olay olması insanı çok değişik duygulara gark ettiriyor.
    --- spoiler --- nasıl diyorsunuz, nasıl 70 sene önce çok farklı bir coğrafyada hüküm süren bir idareyle bugünkü olaylar aynı olabilir. gerçekten hem bir keyif aracı olması hem de günümüzü bir parça daha iyi idrak etmek için mutlaka okuyunuz. imkan varsa eş dosta okutup üzerinde beyin fırtınası yapılması önerilir.

    kitaptan çok güzel alıntılar yapmak mümkün ama yazının başında spoiler vermeyeceğime sözverdiğimde yalnızca bir tanesini burada yazmak istiyorum;
    "napolyon her dönem üretim planlamasında hata yapmıştır ve yiyecekler her seferinde azalmıştır. squelar ise hayvanlara üretimin %100 %200 %300 arttığını söylemektedir. hayvanlar ise (başta boxer yani işçi emekçi halk tabakası) bu rakamlardan fazla bir şey anlamamaktadır. hayvanlar sadece artık daha az rakam dinleyip daha çok yemek yiyecekleri zamanın ne zaman geleceğini merak eder olmuştur. "

    yanisi dostlar beygirler ve diğer akılsız hayvanlar bile bir zaman sonra edward palmer thompson'ın ingiliz işçi sınıfı oluşumu'na benzer şekilde sömürüklerini o ya da bu şekilde farketmelerine, uyutulduklarına dair kafalarının en ücra köşelerinde dahi olsa bir şüphe barındırmalarına rağmen bugün bizim ülkemizdeki insanların hala daha en ufak bir kuşku dahi duymaması da kitabın benim için çarpıcı bölümlerinden oldu.
    2 ...