demir ranza gıcırtısıdır.
bir sürü farklı insanla aynı odayı paylaşmaktır.
disiplindir.
saat 12'yi vurunca tüm ışıkların kapatılmasının ardından fısıltılarla devam eden sohbetlerdir.
akşam karnının çalan zilini susturmak için yemekhaneden yurda ekmek taşımaktır.
ekmeğe sürülen ev salçasının tüm yemekleri sollamasıdır.
çorba kazanına gözlüğünü düşüren aşçı Ahmet Abi'dir.
haftada bir gün olan sinema gününü iple çekmektir.
duşta sıra beklememek için okul çıkışı koşusudur.
bir türlü ısınmayan sudur.
üst dönem korkusudur.
tek göz demir dolaba eşyalarını sığdırmaktır.
geçmiş yılların rivayetlerini dinlemek, ufaktan tırsmaktır.
sürekli düzenli olmaktır.
toplamayı unuttuğun yatak için ilk dersten alınıp yurda gitmektir.
lojmandaki öğretmenlerinin pişirip getirdiği kektir.
aşıksan, karşı karşıya binalarda uyuyor olduğunu bilip sevinmektir.
oda arkadaşların duymasın diye yastığı ısırarak ağlamaktır.
yemekhane sırasıdır, pilava üzüm hoşafı akıtan tabldottur.
tüm lise arkadaşlarını yıllar sonra bile pijama terlik ikilisi ile hatırlayabilmektir.
14-15 yaşlarında evden ayrılmaktır.
ailenden çok arkadaşlarını görmektir.
halı hasretidir.
geceleri okulda etüt yapmaktır.
yemek ile etüt arasında sayısız turlanan okul yolu yokuşudur.
uyuyakalamamaktır.
paylaşmayı öğrenmektir, paylaşmaktır.
memleketine gidemeyen arkadaşa toplanan paraya cebinde ne varsa koymaktır.
olgunluk kazandıran süreçtir.
horlayan oda arkadaşlarıdır.
devletin verdiği 5-6 liralık harçlığı alır almaz çarşıda gidilen kokoreççidir.
valiz tıkırtısıdır.
yurt penceresinden ayı seyrederken kurulan hayallerdir.
üniversite için şehir dışına giderken korkusuz olmaktır.
bir hocamız şöyle derdi: "gelirken bir ağlarsınız, giderken bin."
mezun olduktan çok sonra bile hatırlanıp, hüzünlenen çokça da gülümsenen en güzel yıllardır.