o kadar ikinci dünya savasi öncesi istanbul apartmanlari gibi insanlarin arasinda bulunuyordu ki kulaklarinda wagner'in die walkure ezgileri yükselmekteydi. kusur benim imzamdir diyen kişinin sözlerini de kulaklarina küpe yapiyor mükkemeli değil estetiği ariyordu. bu da elbettre mesakkatli ve hicranli yoldu.
ikiniciyi anlamaniz daha kolaydir yalniz püf noktalari arastirmak gereklidir.
kolay kacalim ve süsleme sanati yapmayalim söyle kara kuru birşey alintilayalim;
Günlük hayatta pek işine yaramazdım, evde, Gülseren Hanım’ın. Ellerim iyi kötü kalem tutmaktan gayri pek bir işe yaramaz. Çıkardığım elbiseyi gardroba, pabuçlarımı vestiyerdeki raflara, banyodaki ufak tefek eşyamı yerli yerine koymayı hiç ihmal etmem.
– Akşam sana ne pişireyim? istediğin, canının çektiği bir şeyler varsa, n’olur söylesene! Ben bilemiyorum artık, derdi.
bu örneklerden istifaden hepsi sanattir. anlamadiğimiz birşeye böyle sanatin içine ederim denmez. anlamaya calisir.
eninde sonunda bu sanat olayi siniflandiramaz. insan insana benzemez sanat eseri de birbirine benzemez. ama bir takım mevzuatcilarlar bu işi fabrikasyona dökmek için ve de bu kolaylarina geldikleri için kıstaslar uydururlar.
bu suretle anlamlari carpitmayalim ve az ya da cok herşeyin sanatsal değeri kaliciği ile ölcüldüğünü unutmayalim.