umut sarıkaya

entry1087 galeri video1
    243.
  1. insanın yaşanmışlıklarını hortlattığından mıdır bilinmez mizahında yer yer hüzünlendiren yazar. yaptığı işlerin hepsinde insan kendinden bir şeyler bulabiliyor, tabi deştiği yara ne kadar derinse işini daha iyi yapmış oluyor. kesinlikle bir mizahçıdan daha fazlası adamı.

    Kalıp
    Sabah uyandım. Yataktan çıkıp pencereye doğru gittim. Eğer şiirle azıcık ilgilenseydim sanırım havaya bakıp aşka dair birkaç satır yazabilirdim. Ki hava bütün şiirle ilgilenenlerin çok sevdiği tarzdan, soğuk, puslu, yağdı yağacak bir havaydı. Ama ne şiirle ilgileniyordum ne de duygulanacak zamanım vardı. Geç kalıyordum. Sokaktan birbirinin omzuna elini atmış iki ilkoul öğrencisi geçiyordu. Sokağın sonundaki bayırdan inerek gözden kaybolmalarını canım sıkılarak izledim. içeri gittim, bardağa çay koydum. iyi demlenmediği için çay otu bardakta yükselip dibine çöktü. Kahvaltıdan sonra, çantama kıyafetlerimi koyup, kırmızı-siyah ayakkabılarım giyerek sokağa attım kendimi.
    Otobüse bindim. Belki bugün onu görürüm bahçede yanına gider konuşurum diye umut ettim. Otobüsten indim, demir kapıya doğru yürüdüm. Potanın ordan geçerken onu gördüm arkamdan geliyordu. Adımlarımı yavaşlattım. Üşümüş gibiydi, hırkasınıın önünü hem kapatıp hem de kollarını birbirine dolayarak hızlı hızlı yürüyordu. işte şimdi yanımdaydı. Adımlarımı hızlandırıp onun yürüyüşüyle kendiminki arasında bağıl hızı sağladım. Ama yüzüme bakmıyor, sanki ben orda yokmuşum gibi davranıyordu. O önüne ben de ona bakarak ve bi yandan da eşitliği sağlamak için hızlanarak yürüyordum. Birden ayağım bi taşa takıldı ve tökezledim ve düşmemek için adımlarımı daha büyük atarak koşmaya başladım. Normal şartlarda tökezledikten sonra hızlanmamdan sonra yeniden eski hızımda yürürdüm ama bu sefer koşmaya başladım. Böylelikle sanki tökezlememişim de uçarı bir insan olduğum için durup dururken koşmaya başlamışım gibi olacaktı. Çantam dizime çarpa çarpa koşmaya, depar atmaya başladım. Kapıya kadar koşarak geldim. Onunla konuşma umutlarımı teneffüse bırakıp yoklamayı kaçırmamak için merdivenlere doğru yöneldim. Fakat tam o sırada arkamdan gelen ''hoop! Dur bakalım nereye böyle'' sözleriyle irkildim. Müdür yardımcısı Kubat hocaydı bu. Bir elimde çantam olduğu halde önümü ilikleyip saygılı adımlarla yanına yaklaştım bu eğitim neferinin.Kubat hoca aslen tarih hocası olduğundan ama ingilizce hocası olmadığı için derslerimiz boş geçmesin diye ingilizce derslerine girdiğinden acaba bize öğrettiği tek şey olan ''ay em sori tiçır, ay em leyt,mey ay kamin'' diyerek gönlünü çelsem mi acaba diye düşündüm ama sonra vazgeçtim. Onun yerine ''Müsaade ederseniz derse gidicem hocam'' dedim. ''Soytarı mısın evladım sen!Kaveye mi geliyorsun okula mı şu kıyafetine bak. Giremezsin bu halde okula'' diye azarladı beni. O da okula girmek için Kubat engelini aşmak için yanıma gelmişti.Kubat biraz da onun eteğinin boyutuna,gömleğinin içine giydiği kazağa,dağınık saçlarına laf etti. ''Öğretmenler zili çaldı. Yeni geliyorsunuz. Gidin biraz daha gezin'' diye ikimizi kovdu.
    Beraber okuldan çıktık. Birdenbire sevinmiştim, ortak bir padamız olmuştu en sonunda. Konuşmak için mükemmel bir fırsattı bu. Benden uzun olduğu için yanyana yürürken kafamı hafif yukarı kaldırdım ve ''Recep hoca osaydı bizi alırdı içeri. Çok kafa hoca. Bizim sınıfta Salim var ''Hocayla içtik'' dedi.Recep hoca bizi alırdı, ama Kubat bu almaz'' dedim. Dudaklarını ayırdı ve ''çok da tın...'' dedi. ''Çok da tın'' kalıbını kullanan bir kıza aşık olabileceğime yıllar sonra binlerce kez lanet edecektim ama çok ulvi sözlermiş gibi geldi o an bu sözler bana. içimden ''Ah umarsızım... Ah haylazım... Seviyorum lan seni'' diye geçirdim. Okul çıkışına kadar beraber yürüdük, konuşacak bir şeyler, açılacak ve ''dilersen bunu şurdaki büfede konuşalım'' diye açabileceğim bir konu arıyordum ama bulamıyordum. Ceymis Bond çantamın ucunu sadece bi kere bacağına hafifçe değdirebildim, dönüp bakınca ''pardon kirlendi mi'' dedim, o bişey demedi. Ama onunla beraber yürümek bile çok heyecanlıydı. Sonra okulun çıkışındaki kaldırımda oturup sigara içen Naim adındaki o okuldan olmayan ama sürekli okulun önünde takılan iti gördüm. Naimle onun arasında sanırım bişeyler vardı. O koşa koşa naim'in yanına gitti. Ben Naim bana bulaşmasın diye hızlı hızlı ve o'ndan uzakta sanki aramızda hiçbişey yokmuş gibi yürüdüm. Naim'le bana bakarak bişeyler konuştular. Adımlarımı hızlandırdım. Sonra ''Hooop küçük! Küçük! Gel lan buraya'' diye bir bağırtı duydum. Sanırım bu seslenilen küçük ben olmalıydım. Demek Naim aramızdaki ilişkiyi biliyordu. Belki kız benden hoşlandığını ona söylemişti, Naim de benimle hesaplaşmak, belki de onun kalbini kazanan bu erkek kim acaba diye beni yakından tanımak istiyordu. Eğer kavga edecekse ''Umut lütfen bunu yapmak zorunda değilsin, benim için kavga etme Naim'le derse; ''Lütfen Aylin buna karışma. Bu işi iki erkek gibi halledicez. Bana bir iyilik yapmak istiyorsan ceketimi tutabilirsin'' diyecektim, hazırdım buna.Ya da iki modern erkek gibi Naim'e aradan çekilmesini zira birbirimizi sevdiğimizi söyleyecektim. Naim'in yanına gittim. ''Efendim abi dedim.''Bak lan gözlerimden duman çıkarıcam, dikkatli bak'' diyip sigarasından derin bi nefes çekti. Gözümü gözlerine dikmiş dikkatlice ''onu seviyorum Naim, seviyorum Naim abi... Abi?'' der gibi bakıyordum. Ve henüz herhangi bi duman çıkaramamıştı. Birden Naim ibnesi ben gözlerine dikkat kesilmişken elime bastı sigarayı. Sonra da eşşek gibi güldü. Elime üfleyerek uzaklaştım. ''Ne hayvansın Naim! Ne istiyorsun çocuktan'' diye kızdı Naim'e Aylin. Biraz uzaklaştıktan sonra, geri dönüp; ''Bak Naim,ben bu kızı seviyorum, aradan çekil'' demek istedim ama diyemedim. Çünkü lisedeysen, günlerden Çarşamba ve ilk ders beden ise ve sen okulda yorulmayayım diye direktman eşofmanın üstüne ceket giyip öyle çıkan bir üşengeçsen ve elinde siyah bir Ceymis Bond çanta varsa, insan ister istemez aşkı da, aşk uğruna yapılacak her türlü çılgınlığı da diğer günlere erteliyor.
    Eğer şiirle azıcık ilgilenseydim sanırım havaya bakıp aşka dair bikaç satır yazabilirdim. Onun yerine elime üfleye üfleye börek yemeye gittim.

    (bkz: copy paste değil alın teri)
    edit:tabi ki yazı umut sarıkaya nın ben buraya geçirdim..
    6 ...