günümüzde türkiyede ebu hanzala ebu said gibilerin başını çektiği suudun vehhabi türkiye şubesi.
--spoiler--
selefiyecilik nedir
sual: selefiyecilik nedir? selefiye mezhebi diye bir mezhep var mı?
cevap
selefiyecilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. vehhabiler, bu isim altında kendilerini gizliyorlar. hatta kendilerine hakiki ehl-i sünnet anlamında ehl-i sünneti hassa diyorlar.
selef, önceki demektir. istılahta sahabe ve tabiine selef veya selef-i salihin denir. selef-i salihinin yolunda bulunan müslümanlara (ehl-i sünnet) denir. ehl-i sünnet olmayıp, ehl-i sünnet âlimlerinin nasslarda açık bildirilmemiş olan ahkamdaki ictihadlarını beğenmeyen ve bu manası açıkça anlaşılamayan nassları yanlış tevil ederek, anladıklarını selef-i salihinin yolu olarak savunan sapıklara selefiye denir. selefin mezhebi vardır, selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. selefin mezhebi ise ehl-i sünnet vel cemaattir.
ehl-i sünnet itikadından ayrılan bazı din adamları selefiye adını verdikleri sapık bir yol tutmuşlardır.
bunun itikadda mezhep olduğunu söyleyip, kitaplarında yazmışlardır. halbuki islamiyet’te selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. ehl-i sünnet âlimleri böyle bir şey bildirmemişler ve kitaplarında asla yazmamışlardır.
islamiyet’te selef-i salihin mezhebi, yani ehl-i sünnet mezhebi vardır. selef-i salihin; hadis-i şerif ile methedilen, övülen ilk iki asrın müslümanlarıdır. yani selef-i salihin, eshab-ı kiram ve tabiine verilen isimdir. bu şerefli insanların itikadına ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebi denir. bu mezhep, iman, inanç mezhebidir. eshab-ı kiramın ve tabiin-i i'zamın imanları hep aynı idi, inançları arasında hiçbir fark yoktu.
imam-ı gazali hazretleri ilcam-ül-avam kitabında; "bu kitapta itikad fırkalarından selef mezhebinin hak olduğunu bildireceğim. bu mezhepten ayrılanların bid’at sahibi olduklarını anlatacağım. selef mezhebi demek, eshabın ve tabiinin itikadları demektir..." buyurarak selef mezhebi demenin, ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebi demek olduğunu açıkça bildirmiştir.
mısır'daki ezher üniversitesinden mezun üstad ibni halife alivi akıdet-üs-selefi vel-halef adlı kitabında şöyle yazmıştır:
"ebu zehra tarih-ül-mezahib-ül islamiyye kitabında yazdığı gibi, hicretin dördüncü asrında, hanbeli mezhebinden ayrılan bazı kimseler, kendilerine selefiyin ismini verdiler. hanbeli mezhebi âlimlerinden ebu'l-ferec ibni cevzi ve diğer âlimler bu selefilerin, selef-i salihinin yolunda olmadıklarını, bid’at ehli, mücessime fırkasından olduklarını bildirerek, bu fitnenin yayılmasını önlediler. daha sonra yedinci asırda, ibni teymiye el-harrani bu fitneyi tekrar alevlendirdi. kendilerine selefiye ismini takanlar, ibni teymiye’yi kendilerine imam bildiler.”
ibni teymiye, hanbeli mezhebinde olarak yetişti. yani ehl-i sünnet idi. fakat sonradan kendi aklına uyarak, sapık görüşler ortaya attı. ehl-i sünnet itikadından ve dolayısı ile hanbeli mezhebinden ayrılıp uzaklaştı.