etyen mahçupyan

entry164 galeri
    33.
  1. okudukça deli eden yazarımsı. liberalliğin sığ sularında iyi gezintiler diliyoruz kendisine.

    etyen mahçupyan - 18.07.2008

    bazen bir olayın, sizi de içine alan bir çatışmanın gerçek yüzünü
    anlatmak için onca çaba harcar ama gene de insanlara tam olarak
    ulaşamazsınız. genellikle çok yönlü ve çok katmanlı bir olaydır
    karşınızdaki... bu katmanları ayrıştırdığınızda öznel olduğunuzu,
    kendi hiyerarşinizi başkalarına kabul ettirmeye çalıştığınızı
    söylerler. yapacak şeyiniz yoktur... size tavır almış olanların
    ahmakça bir adım atıp kendilerini ele vermelerini beklemekten başka.
    bu mutlu olay geçen pazar oldu... nişanyan'dan agos'a uzanan çekişmede
    gerçek meselenin aile içi şiddet falan olmadığı, doğrudan agos
    yönetiminin yıpratılmasını ve belki de bir vesile ile
    uzaklaştırılmasını hedeflediği belliydi. ama bunu bizim söylememiz
    'aile içi şiddeti' benimseyen biri olmakla suçlanmaya kadar
    gidebilirdi. neyse ki yıldırım türker radikal2'de 'simgesel dışkı
    olayı' başlığı ile içi dışı bir, gayet samimi ve düzeysiz bir yazı
    yazdı da doğrusu ben de rahatladım.

    türker'in yazısını henüz görmeyenlerin bu önemli itirafı elde edip
    saklamalarında yarar var. çünkü türker şöyle diyor: "evet, agos'u bir
    'kale', bir 'kurtarılmış bölge' olarak görüyorsak, şıpınişi
    kotarılıvermiş vahşi iktidar diline karşı alabildiğine hassas olmak
    zorundayız." sözü edilen iktidar dili agos yönetiminin ve doğal olarak
    benim dilim... buna karşı hassas olmak gerekiyormuş çünkü agos bir
    'kale', bir 'kurtarılmış bölge' imiş... ancak ne yazık ki bu 'kale'
    olma durumu sadece bir hayal, çünkü ne agos yayın ve yönetim kurulunun
    ne de benim türker'le aynı ahlaki konumu paylaşmadığımız açık. nitekim
    yazar agos'un benim 'ikbal kapım' olmadığını hatırlatmayı borç
    biliyor. dahası o ikbal kapısına nasıl tutunmuş olduğumu da "hrant'ın
    bütün dünyaya açık odasına yerleşip oradan doğru üretilen sözü bir
    post bekçiliğine dönüştürme" olarak tanımlıyor. buradan hareketle de
    sergilemekte olduğu pespayeliği iyice abartarak benim 'sağcı liberal'
    olduğumu kendince 'kayda geçiriyor'...

    böylesine garip bir kıskançlığın ve muhtemelen birikmiş nefretin
    nedenini merak ediyor insan... garip, çünkü her şeyden önce işin
    temelinde bir de maddi hata var: benim agos hisselerimin aslında dink
    ailesi talep ettiği anda iade edileceğini gazetede herkes biliyor.
    diğer bir deyişle 'kaleyi' yeniden sahiplenmek, 'kurtarılmış bölgeyi'
    bir kez daha zaptetmek son derece kolay. aileye söylersiniz olur
    biter... ama anlaşılan türker bu ihtimali düşünemeyecek kadar kendi
    kötücüllüğünün şehvetine kapılmış. içinde biriktirdiği ve artık
    zaptedemediği kini bu kez ağzından kaçırıvermiş. gönlünün çöp
    torbasından her biri pisliğe bulaşmış kelimeleri avuç avuç alıp
    etrafına saçmayı marifet sanmış. bilememiş ki, bütün bu pisliğin
    ortasında devinip dururken, o ağzından çıkanları yüzüne gözüne
    bulaştırmaktan başka bir şey yapamamış... işin gülünç yanı bana
    hakaret etmeye çalışırken agos'u korumaktan söz etmesi ve bunu
    hrant'ın adını kullanarak yapacak kadar riyakârlaşması. kendisini
    'kirli siyasetin' dışında duran, mazlumdan yana siyasetini tavizsizce
    sürdüren 'hiç yaşlanmayan bir taze gelin' sanıyor herhalde...

    yıldırım türker'i anlamak kolay... ne yürüyen tartışmaya dahil
    olabilecek yeterlilikte bir entelektüel kapasitesi, ne de bu tartışma
    ile yüzleşecek ahlaki formasyonu var. bildiği tek şey hakaret olduğunu
    sandığı kelimeleri iğrenç çağrışımlarla yükleyerek okuyucunun başından
    aşağı boca etmekten ibaret. öte yandan bütün bunların 'sol' adına
    yapılıyor olması sizi şaşırtabilir... ama türkiye'de bir de böyle bir
    sol var. ahlakçılığı bayrak yaparak ahlaksızlığı meşrulaştıran,
    samimiyeti beceremediği için bel altından vurarak 'kale' zapt etmeye
    heveslenen, toplumla kuramadığı insani ilişkiyi kendi cemaatinin
    çöplüğünde aradığı ölçüde marazi hale gelen müptezel bir sol...
    yıldırım türker bu akımın gerçek temsilciliğini kimseye bırakmak
    niyetinde gözükmüyor. gelecek nesiller müptezel solun taşıyıcı
    kişiliğini merak ettiklerinde onun yazılarına dönecekler ve kendisini
    pürüzsüz ve lekesiz sanan bu 'sol' duruşun gerçekte nasıl bir eziklik,
    kavrukluk ve aşağılanma olduğunu ibretle kaydedecekler.

    taraf.com.tr/yazar.asp?id=9
    0 ...