okudukça deli eden yazarımsı. liberalliğin sığ sularında iyi gezintiler diliyoruz kendisine.
etyen mahçupyan - 18.07.2008
bazen bir olayın, sizi de içine alan bir çatışmanın gerçek yüzünü
anlatmak için onca çaba harcar ama gene de insanlara tam olarak
ulaşamazsınız. genellikle çok yönlü ve çok katmanlı bir olaydır
karşınızdaki... bu katmanları ayrıştırdığınızda öznel olduğunuzu,
kendi hiyerarşinizi başkalarına kabul ettirmeye çalıştığınızı
söylerler. yapacak şeyiniz yoktur... size tavır almış olanların
ahmakça bir adım atıp kendilerini ele vermelerini beklemekten başka.
bu mutlu olay geçen pazar oldu... nişanyan'dan agos'a uzanan çekişmede
gerçek meselenin aile içi şiddet falan olmadığı, doğrudan agos
yönetiminin yıpratılmasını ve belki de bir vesile ile
uzaklaştırılmasını hedeflediği belliydi. ama bunu bizim söylememiz
'aile içi şiddeti' benimseyen biri olmakla suçlanmaya kadar
gidebilirdi. neyse ki yıldırım türker radikal2'de 'simgesel dışkı
olayı' başlığı ile içi dışı bir, gayet samimi ve düzeysiz bir yazı
yazdı da doğrusu ben de rahatladım.
türker'in yazısını henüz görmeyenlerin bu önemli itirafı elde edip
saklamalarında yarar var. çünkü türker şöyle diyor: "evet, agos'u bir
'kale', bir 'kurtarılmış bölge' olarak görüyorsak, şıpınişi
kotarılıvermiş vahşi iktidar diline karşı alabildiğine hassas olmak
zorundayız." sözü edilen iktidar dili agos yönetiminin ve doğal olarak
benim dilim... buna karşı hassas olmak gerekiyormuş çünkü agos bir
'kale', bir 'kurtarılmış bölge' imiş... ancak ne yazık ki bu 'kale'
olma durumu sadece bir hayal, çünkü ne agos yayın ve yönetim kurulunun
ne de benim türker'le aynı ahlaki konumu paylaşmadığımız açık. nitekim
yazar agos'un benim 'ikbal kapım' olmadığını hatırlatmayı borç
biliyor. dahası o ikbal kapısına nasıl tutunmuş olduğumu da "hrant'ın
bütün dünyaya açık odasına yerleşip oradan doğru üretilen sözü bir
post bekçiliğine dönüştürme" olarak tanımlıyor. buradan hareketle de
sergilemekte olduğu pespayeliği iyice abartarak benim 'sağcı liberal'
olduğumu kendince 'kayda geçiriyor'...
böylesine garip bir kıskançlığın ve muhtemelen birikmiş nefretin
nedenini merak ediyor insan... garip, çünkü her şeyden önce işin
temelinde bir de maddi hata var: benim agos hisselerimin aslında dink
ailesi talep ettiği anda iade edileceğini gazetede herkes biliyor.
diğer bir deyişle 'kaleyi' yeniden sahiplenmek, 'kurtarılmış bölgeyi'
bir kez daha zaptetmek son derece kolay. aileye söylersiniz olur
biter... ama anlaşılan türker bu ihtimali düşünemeyecek kadar kendi
kötücüllüğünün şehvetine kapılmış. içinde biriktirdiği ve artık
zaptedemediği kini bu kez ağzından kaçırıvermiş. gönlünün çöp
torbasından her biri pisliğe bulaşmış kelimeleri avuç avuç alıp
etrafına saçmayı marifet sanmış. bilememiş ki, bütün bu pisliğin
ortasında devinip dururken, o ağzından çıkanları yüzüne gözüne
bulaştırmaktan başka bir şey yapamamış... işin gülünç yanı bana
hakaret etmeye çalışırken agos'u korumaktan söz etmesi ve bunu
hrant'ın adını kullanarak yapacak kadar riyakârlaşması. kendisini
'kirli siyasetin' dışında duran, mazlumdan yana siyasetini tavizsizce
sürdüren 'hiç yaşlanmayan bir taze gelin' sanıyor herhalde...
yıldırım türker'i anlamak kolay... ne yürüyen tartışmaya dahil
olabilecek yeterlilikte bir entelektüel kapasitesi, ne de bu tartışma
ile yüzleşecek ahlaki formasyonu var. bildiği tek şey hakaret olduğunu
sandığı kelimeleri iğrenç çağrışımlarla yükleyerek okuyucunun başından
aşağı boca etmekten ibaret. öte yandan bütün bunların 'sol' adına
yapılıyor olması sizi şaşırtabilir... ama türkiye'de bir de böyle bir
sol var. ahlakçılığı bayrak yaparak ahlaksızlığı meşrulaştıran,
samimiyeti beceremediği için bel altından vurarak 'kale' zapt etmeye
heveslenen, toplumla kuramadığı insani ilişkiyi kendi cemaatinin
çöplüğünde aradığı ölçüde marazi hale gelen müptezel bir sol...
yıldırım türker bu akımın gerçek temsilciliğini kimseye bırakmak
niyetinde gözükmüyor. gelecek nesiller müptezel solun taşıyıcı
kişiliğini merak ettiklerinde onun yazılarına dönecekler ve kendisini
pürüzsüz ve lekesiz sanan bu 'sol' duruşun gerçekte nasıl bir eziklik,
kavrukluk ve aşağılanma olduğunu ibretle kaydedecekler.