itiraf

entry120 galeri video2
    66.
  1. her şeye bir kalıp uydurulmasından nefret ediyorum, bir kahraman belirleme, bir ideoloji savunma fikrinden, insanların bu kadar kendini kanıtlama çabasına girmesinden. kavgalardan, savaşlardan. gereksiz mizahtan, boş arkadaşlıklardan, dedikodudan. birilerinin davranışını eleştirenlerden, kendini haklı görenlerden. düşünme yetisini zamanla egosu içinde yitirenlerden nefret ediyorum. kalıp kalıp insanlardan nefret ediyorum. tek yönlülükten, başka birine ihtiyaç duyma girişiminden. küfürü marifet, kabalığı gösteriş görenlerden. fazla ciddilerden, fazla samimilerden. burçlardan, magazin başlıklarından. fazla duyar kasıp başkasına rahat vermeyenlerden, hiçbir şey umrunda olmayıp dünyayı kendi etrafında çevirenlerden. ben farklıyım havasında seks, uyuşturucu, gece hayatı üçlüsünü farklılık olarak görüp diğer insanları ezenlerden. geleneklerden, dinlerden, törelerden nefret ediyorum. anlamlı olsun diye süslenen, içi bir kabuk boşluğu gibi tıkır tıkır ses getiren diyaloglardan tiksiniyorum. yaşamak için insanlara biçilen reflekslerden, refleks dışında olanlara anormal gözüyle bakılmasından. anormal olanların kendini keşfedince ben farklıyım havasına girmesinden ya da kendini bataklığa çekmesinden nefret ediyorum. fazla melankoliden, depresiflikten nefret ediyorum. beni memnun eden çok az şey var da diyemem, bunlardan ve daha nice şeyden nefret edebilirim ama üzerine düşünülen nefret değil bu. hiç umursamadığım şeyler bunlar. yaşamın maddiyat kavramını kabullenemiyorum. beni büyüten kadının mezarı başında okuduğum kitaptaki karakter öldüğünde ağladığımdan daha az ağladığım oldu. bu beni duygusuz mu yapar? burada beni duygusuz yapan nokta nedir, hangi kurala hangi zamanda konmuş duygu kipine göre konabilir bu kural? insanların entelektüellik çabalarından, eleştiri merakından ya da bir şeylerden anlamamayı marifet sanan tavırlarından o kadar bıktım ki. insanları oldum olası sevmedim. insanlık midemi bulandıran bir şey. hep zombiler dedim insanlara. yaşadığını sanan ama yaşamayan. yaşamak benim kendime göre bu değildir çünkü. yaşamak kimsece değildir. yaşamanın anlamı da yoktur bazen çünkü sadece o ana, ruha, içten gelene bırakmak gerekir. umursadığım o kadar az insan var ki, belki de dört civarı, ama melankolik yalnızlık değil bu, çünkü nefret ederim öyle şeylerden. oturup savunduğum hiçbir şey yok, fikirlerimi savunmak için ölmem çünkü yanılıyor olabilirim demiş yazar. hayat böyle. herkes gidebilir ve her şey bitebilir. ben hep yalnız yaşadım, yalnız sevdim, yalnız güldüm, yalnız doğdum ve yalnız kendimi keşfettim. her şeye o kadar olabilir, her olaya o kadar yapılabilir gözüyle yaklaşıyorum ki içimde bir ölüm sessizliği var. dikkatimi çeken pek çok az insan var, tadını çıkardığım çok fazla manevi his var, ruhumda hissedemediğim hiçbir şeye yanaşmam çünkü. üstü belirli kurallarla, belirli karakter tipleriyle, belirli sebep ve sonuçlarla yaşamaya karşıyım. acının sonu kederdir, güçlü olan kırılmaz, naziksen üzülürsün, şunu dinlersen bunu yapamazsın böyleysen şöylesindirlerden o kadar bıktım ki. sonu belli olan ucuz karakterli bir kitaptan başka bir şey değildir bu.
    1 ...