Bu gün iş yerinin önünde ezanı bekliyorum. oruç tuttuğumdan değil ezanı beklemeyi seviyorum ya da bir şeyler beklemeyi seviyorum neyse. karga sürüsü geçti üstümden. bir tanesi karşı kaldırıma düştü. yavru olduğu ve uçmayı yeni öğrendiği çok belliydi. sonra kargaların hepsi dağıldı. bir süre karşı kaldırımda ki kargayı izledim. o sırada salam verdiğim kediyi seviyorum. paytak paytak yürüyordu karga. daha sonra kasabın astığı devasa tabelaya uçtu yavru karga. diğer kargalar tekrar geldi ve koro şeklinde tekrar bağırmaya başladılar. sanırım ailesine haber vermek için.
aklıma çocukluğum geldi. sabahları erken kalkardım ben. sabah ezanından da korkardım. gündüz okunan ezanlarda ses üstüne ses bindiğinden direk kulağa müezzinin ham sesi gelmez pek. fakat sabah ezanları öyle değil. ortada tek ses olunca insan ürküyor bide sabah ezanı okuyan müezzin bu saatte uyanılır mı lan ! diye sitem ederek okuyordu sanki. yatağımdan kalktım. evin kapısını açtım sonra cereyan yaptı. kapı suratıma kapandı. yalın ayak sokağa çıktım. sabahları kağıt toplamaya çıkanlar at arabasıyla yapardı o zamanlar bu işi. tanıdıktı. 6 yaşındaydım ama tanıyordum. onunla kağıt toplamaya çıkmıştık. tabi ben bunları yaparken annem tüm komşuları toplayıp karakol, mahalle, cadde, sokak beni aramaya çıkmışlar. velhasıl kelam..
hayvan da olsa, insan da olsak aynı şeyleri yaşadığımızı fark ettim canlılar olarak. dünya hepimizin. egonun değil eko'nun parçası olalım hayvanları sevelim.