hep hava cıva nereye kadar? şimdi size kuzenimin düğününde nasıl rezilliğin kıyısından döndüğümü anlatıcam.
efendim ben hali hazırda halen daha bir tıp öğrencisiyim.** iki sene önce ikinci sınıfı bitirmişim, yazın kuzenin düğünü var. annem babam, özellikle de babam nasıl gurur duyuyor. saçma sapan konuları saçma sapan bir şekilde tıpa getirip "bizim kız da doktor işte, ehuheheu" falan diyor. gittiğimiz evim salonundan mutfağa doğru "dokktorrrr! çay getir bize." diye bağırıyor ama doktor derken yeri göğü inletiyor ev sınırları içinde herkes duysun diye. neyse.. böyle bir ortamda benim de afedersiniz g.tüm kalktı ister istemez. sanarsın elleriyle şifa dağıtan isayım, öyle dolanıyorum ortalıkta. ama daha iki bitmiş yani, tıpın ilk üç senesi lisenin devamı gibidir. ribozumdur, endoplazmik retikulumdur.. işte ne bileyim koldaki bıkbık kası tıktık hareketini yaptırır.. ıbıdık siniri ile kontrol edilir. bla bla bla.. bunların mekanizmaları öğretiliyor. * bi de kalp masajı yapmayı falan gösteriyorlar maketin üzerinde. o kadar.
bizim gelin hanımın bi babası var. maşallah okkalı da bir adam. şeker hastasıymış ama baklavaları tatlıları benden çok götürüyor. gözün biri bu şekerden kör olmak üzere sargılı falan.* gidiyor adam belli yani.
geldi çattı düğün günü. klasik kuru pasta, limonata bi de pasta.* bizim taraf bi masa yaptı hemen arka masada da bunlar. ama amca bana mısın demiyor. tutmuş tepsiyle pasta dağıtan çocuğu.. neyse yürüdü gitti bu bi yere.
başlıyoruz..**
müzik durdu. uzaklardan bi ses geldi. "recai amca fenalaştı." diye. döndüm baktım amca yerde yatıyor, başında bir sürü insan. sonra biri "ay bi ambulans falan arayın!!" dedi. başka biri "doktor yok mu?" diyor. ben de tam diyecem "ulan koca düğünde bi tane doktor yok mu?!" diye. babam atıldı arkadan "var doktor, burada!!" doktor da ben(!)! bi yandan beni itekliyor öne öne. sözlük ben hayatımda o kadar çaresiz kaldığımı hatırlamıyorum. bi yandan da diyorum "baba, allah cezanı vermesin baba. ya adam elimde kalırsa." yanına yürüyorum ama yıl gibi geliyor iki adımlık yer. ben şimdi ne yapabilirim ya, diyorum aklıma bir şey gelmiyor. bi nabız saymayı biliyorum. kaç çıkarsa iyi kaç çıkarsa kötü onu bilmiyorum. neyse dedim en sonunda kalbi falan dursa anlarım heralde. kalp masajı yaparım. kafada bin tane senaryo.. ribozom?! ribozom yemiyor işte orada.
işte böyle zamanlarda bi mucize olunca dehşet imana geliyorum sözlük. gittim başına iyi misiniz? dedim. o sırada biri bi iki tokat attı amcaya. uyandı bizimki. utanmasam zıplayacam olduğum yerde "yaşasın ölmediiii!" diye. su falan içirdiler. ilaçlarını buldular getirdiler.* ben de yampiri yampiri uzaklaştım ortamdan.