gözlerinden geçen bulutlara aldırış etmeden, aklına hücum eden düşünceleri yavaşlatmak için hızlı hızlı kırpıştırdı gözlerini adam. yorgundu bir yanı, inançsızdı. "artık" ile başlayan, kimi zaman umutsuzluğa uzanan cümleler kuruyordu. oysa içinde bir yanı akmayı bekleyen dereler gibiydi. bir ümit olsun yeter!
"niye?" demeden bir tutkuyla yaşanmış ömrünü aldı dizlerinin arasına. salınıp duran bir uçurtmaydı hayatı. düzen dedi, istikrar dedi. söyledikleri kendine komik geldi... bir yenilik istedi, yepyenilik. temize çekti bir yanını, bir yanı alabildiğine çetrefilli. sonra sonu yok dedi; bu yol, yol değil. salıverdi.
kendini öyle iyi biliyordu ki, başkalarını çözmek ona oyun gibi geldi. sonra sıktı işte bu. her seferinde sonunu bilmek bir oyunun, her seferinde prensesi öpmek ne kadar güzel olabilir ki? o, kurbağa kalmayı istedi.
genç adam, yaşlı beyniyle önünde uzanana baktı: "dünya ah! bir masaldır..." kendi masalında kral olmaya karar verdi. her şeyin kralı oldu puslu kıtalarının atlasında...