Belki bir pencere kenarında ya da uzaklara dalıp giden gözlerinin kıyısında. Halini muhal bulanların ve bekleyiş sahiplerinin uğrak yeridir civarı. Dört duvar kaçkınlarının ufka firar tünelidir ki insan gözünün baktığı, aklının uzandığı yerde yaşar biraz. Duvarlar konuşmaz pencereler konuşur her lisanı, hatta en çok yalnızlığı, her bakanın gözüne ilişecek bir şey bulunur pencereden ya da gönlüne ilişmişlere diker gözlerini bakanlar. Buluşma yerine kalkan otobüs gibidir pencereler, oradan en çok yalnızlık sızar içeri ki her bakış kesişir ufukta. Kendini ıssızlıkta görenlerin ona sokuldukça geçer bu halleri nebze nebze. Fikirler belirir akıllarda, çıkmaz yolların çıkışı görülür, sokağının badanaları dökülen metruk duvarlarından düşen hüzündür biraz da. Kainatı gösterir pencerelerden yalnızlıklar, elinde bitmek üzere soğumuş bir çay bardağı her yudumda biraz daha acır tadı, acıya acıya siner siner diline. Biraz huzursuz eden suskunluk, başını omuzlarının üzerinden akşam olan gökyüzüne çevir yine değişmez. Her yolun bir çıkışı vardır. Beklenenlerin ilk belirdiği yerdir pencereden koşup gelen yalnızlıklar, yüreğinden hiç kalkmayacak biçimde yazılmış binlerce yıllık antik mermer kitabe gibi bir erkeğin yalnızlığı...