haberini gördüğümde ilk an şok olmakla çok da üzüldüğüm, içimde garip bir hüznü peyda eden sanatçı.
haberi öğrendikten birkaç saniye sonra, onun o ne kadar gülerse gülsün hüzünlü olan gözleri canlandı önümde. sonra dedim "sanki hissetmişim adamın bir sıkıntı içinde olduğunu ya da olacağını". nedendir bilmem bana hep içinde ince ve derin bir hüzün taşıyormuş gibi gelirdi.
ölen bir sanatçı için ilk defa üzüldüm diyebilirim. başka bir insandı o başka bir adamdı. gözlerinde farkı bir şey vardı. bir dönemi onun şarkılarıyla geçirdim. garip bir bağ kurmuştum... bende böyle nadirdir ünlü kişilere karşı bir şeyler hissedebilmek. hatta şimdi düşündüm de kendisinden başka bir de feridun abi demeyi tercih ettiğim feridun düzağaç var, o kadar.
keşke senin için elimizden bir şey gelseydi. keşke bir gün bir yerlerde tanışabilseydik. ve döndüm dolaştım seni bana sevdiren o ilk şarkılara geldim yine.. "show me how to live" geldi aklıma. sanırım cevap bulamadığından gittin...
ve en sevdiğim şarkı: like a stone.. ölümden dem vurduğu sözlerine bir bakın..
"bir örümcek ağı öğleninde
kocaman bir boşlukla dolu bir oda
itiraf ettiğim bir karayolunda
sayfalarında kaybolmuştum
ölümle dolu bir kitabın
nasıl yalnız öleceğimizi okuyarak
eğer iyiysek dinlenmek üzere yatacağız
nereye gitmek istersek orada
evinde hep istediğim yerde
oda oda sabırsızca
beklerim seni orada
bir kaya gibi seni orada beklerim
yapayalnız
ölüm döşeğimde dua edeceğim
tanrıya ve üç meleğe "
"sayfalarında kaybolmuştum
ölümle dolu bir kitabın
nasıl yalnız öleceğimizi okuyarak
eğer iyiysek dinlenmek üzere yatacağız
nereye gitmek istersek orada " ...
"ölüm döşeğinde dua edeceğim tanrıya ve üç meleğe" demişsin. nasıldın o anlar allah biliyor...