cam mozaiklerin serüveni ve yeniden ortaya çıkarılmasıyla ilgili biraz bilgi vermek isterim...
Muhtelif inşa devrelerinden sonra kubbeli bazilika olarak imparator iustinianus tarafından 532-537 yılları arasında yeni baştan yaptırılan ve muhteşem surette süslenen Ayasofya VI. asra ait insan tasvirli mozaiklerinden şimdiki halde görünürde hiçbir iz mevcut değildir. Bugün ücra bâzı hücre ve odalarda mozaiklere rastlanmakla beraber ayrıca mabedin farklı noktalarındaki mozaiklerin iustinianus zamanına ait oldukları tespit edilmiştir. 842’de sona eren «tasviraleyhtarı» (îkonoklast) dönemden sonra Aya Sofya’da, boston bizans entitüsü müdürü Thomas Whittemore tarafından açılan insan tasvirli mozaiklerin hepsi de bu dönemden sonraki devrelere ait olarak tarihlendirilmiştir.
XV. asırdan itibaren Ayasofya’yı ziyaret eden yabancı seyyahların eserlerinde bu mozaiklerden bahsedilmektedir. Arnold von Harff, Jérome Maurand, Pierre Gylles, Stephan Gerlach, Hans Von Buobenbach, Jean Paleme’in seyahatnamelerinden mozaiklerde bir dereceye kadar yalnız yüzlerin kapatılmış olduğu anlaşılmaktadır. XV. asır sonlarında uzun zaman Türkiye'de bulunan Otavio Sapiencia, mozaiklerin ancak elle yetişilebilen yerlerinde tahribat bulunduğunu, fakat gerek aşağıda ve gerek yukarılarda birçok isa, Meryem ve Aziz tasvirlerinin görüldüğünü yazmıştır.
XVII. asırda, Pietro Della Valle, Stochove, De Montconys, Thévenot, Taf- ferner, Smith, De Bruyn, Du Mont gibi seyyahlar da mozaiklerin bilhassa yüzlerinin silik veya kapalı olduğunu dile getirmektedirler.
XIX. asrın ortalarına kadar kapalı kalan mozaikler 1847’de Sultan Abdülmecid (1839-1867) in emri ile Ayasofya’da tamirat ve restorasyon yapan italyan Fossati kardeşler tarafından açılmıştır.
Abdül Mecid’in «bir daha kimbilir ne zaman açılacak» dediği mozaiklerin kısa bir zaman sonra cami hademeleri tarafından tahrip edildiklerini T. Gautier’den öğreniyoruz. 1852’de Ayasofya’yı ziyaret eden Gautier, üzerleri mimar Gaspar ve Guiseppe Fossati kardeşler tarafından örtülen mozaiklerden kubbe ve yarım kubbelerdekilerin badana altında durdukları, diğerlerinin ise fazlasıyla deformasyona uğrayıp kaybolmaya yüz tuttuklarını dile getirmiştir.