türkiye'deki feodal düzenden kapitalist düzene geçme aşaması, osmanlıda özel mülkiyetin olmaması ve buna bağlı olarak devrimi yapacak burjuva kitlelerin de bulunmaması, Mustafa kemal'in önderliğindeki 1923 burjuva devriminin farklı gelişmesine sebep olmuştur. buradaki geçiş sürecinde çalışanın demokratik hakları önemsenmemiş, halk kitlesinin desteğini çekebilecek düzenlemelere gidilmemiştir. Bunun yerine işçi bir kenara bırakılarak kapitalist sistemi yerleştirme amaçlı yerel burjuvaziler oluşturulmuştur. yeni kurulan bu burjuva devletin resmi sınıfı bugünkü kemalist burjuvazinin ataları olan aristokratik burjuvazilerdir. 1946'lılara kadar süren bir chp dikdatörlüğü, işçinin ezilişi ve burjuvanın yükselişi, etnik sorunların artışı, kürtler üzerindeki yanlış politikalar gibi sonuçları da beraberinde getirmiştir.
1923'deki bu gökten inme burjuva devrimi, bir halk devrimi olmadığı gibi, bu bakımdan diğer avrupa devletlerinin burjuva devrimlerinden de farklı, gerici ve anti demokratiktir. açıkça görülen bu durumun üzerini kapatılması da devletçilik ilkesiyle sağlanmıştır. böylece devletin burjuva ve işçi sınıfları üzerinde ayrım yapmadığı yanılgısı ortaya çıkmış, uzun yıllar tepede bulunan tek parti kemalist iktidar, emekçi kitlelerin üzerine giderek yerli sanayisinin* avrupa kapitalizmine yaklaşması için çaba harcamıştır.
bugün hala devletin resmi siyasi yolu olan kemalizm, yıllar geçtikçe asker ve sivil bürokrasinin temsil ettiği değiştirilemez sert bir kabuğa dönüşmştür. burjuvanın çıkarlarına ters düşmeyecek sınıra kadar anti emperyalist olan bu kemalist dikdatörlüğün siyasi dalgalanmalara tepkisi ise askeri darbelerdir. kemalist devletin, yine kemalist askeri faşist cuntası, 12 eylül'de tüm gerçekliğiyle ortaya çıktı bilindiği gibi. bunu işkenceler, idamlar, devrimci örgütlenme çabalarını ezen devlet terörü, emekçi kitleler üzerindeki baskı politikası, sendikal yasaklar izledi. zaten bu diktatörlük "atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma" gibi ifadelerle yasalaşmıştı. böylece kemalizm, yıllar boyunca burjuvazinin başı her sıkıştığında sarıldıkları, devletin resmi ideolojisi oldu.* 1991'de meclisde kürtçe konuşanların hapse atılması ve 1997'de laiklik elden gidiyor diye yapılan askeri müdahaleler de kemalist devletin askeri faşist bir diktatörlük olduğunun sadece "görünen" kanıtlarıydı.
türkiye burjuva cumhuriyetinde kapitalist sistem devam ettikçe askeri darbeler ve faşizm tehlikesi hep olacaktır. burjuvazinin kendi sınıfsal konumunun tehlikeye girdiği her anda kemalist ordusunu göreve çağıracağı da aşikardır.