Üzerlerine peri tozu serpiştirilenlerin masal ve hikayelerini okuyup yönümüzü ışığa doğru çevirmiştik.
Gözlerimiz kamaşa kamaşa adım adım yürüyorduk.
Yazarken beslendiğimiz karamsarlıklar aslını inkar etmeden ruhumuzun yapı taşlarına hakim olduğunu alenen belli ediyordu.
Ne zaman bahar gelse sürgün veren dallar özgür kelebekleri seyredip bir gün yeniden denize yakın banklara oturup yanaşan gemilerin gelip gitmelerini seyretmek için dinlenecektim.
Kafamın içerisinde taşıdıklarımı kağıda kaleme dökme çalışmalarına iştirak etmiş,teknolojinin ilerleyişine şahit olmuştum.
Kıymetini bimemezlikle suçladığımız geçen yılların hesabını kendi hesabımıza yıkarken hesap yapamaz duruma geldik.
Hesap yapmayı hala öğrenememişken hesap yapma zorunluluklarında hesap yapmadan yaşamaya çalıyorken;
Yeteneksizliklerimize yüklediğimiz sorumluluklar bize ağır yükler yüklerken bu arada dünya kendi ekseni ve güneş etrafında dönmeye devam ediyordu.
Yerin dibine soktuğumuz varlığımız yok olan varlıkların arasında hiç bir anlam ifade etmiyordu.
Ölen milyonlarca hücrenin içersin de hala yaşama inanıyorduk ya o da bizim ahmaklığımız.
Yazılası hayallerin buğusunda inanırken kendimizi hayallerimizin sığınaklarında bulmak hayal kırıklığı.
Peri tozlu hayaller ve yaşamın idealleri alabora etmesi.