suç olmaması gereken şeydir. yani yeni geçtiğimiz sistemde suç olmamalıdır.
eskiden cumhurbaşkanını meclis seçerdi, meclisi tüm halk seçerdi, cumhurbaşkanı tüm halkın onaylayacağı bir isim olurdu diyebiliriz. meclis içindeki gruplaşmaların fikir farklılıkları olsa da bu dikkate alınmazdı. şu parti bu parti değil, "meclis" seçmiş olurdu cumhurbaşkanını. cumhurbaşkanının görevleri de meclisin kendisine getirdiği yasaları onaylamak veya veto etmekti. kanunlar üzerinde değil doğrudan, dolaylı bir etkisi bile yoktu.
şu anda ise cumhurbaşkanı bir partiye dahil. o partinin vereceği yasa tekliflerini bizzat hazırlayabilir. yasama faaliyetlerini yürütenleri bizzat atayabilir.
bizzat yaptığı faaliyetler ülkenin bir kesiminin hoşuna gideceği gibi diğer kesiminin hoşuna gitmeyecektir. ülkenin cumhurbaşkanı kağıt üstünde herkesin cumhurbaşkanı olsa da pratikte herkesin cumhurbaşkanı olmayacaktır.
cumhurbaşkanına hakaret suçunun özünde ise "cumhurbaşkanının ülkenin birleştirici gücü olması" saklıdır. cumhurbaşkanına hakaret eden kişi türkiye cumhuriyetine hakaret etmiş kabul edilir(di). ancak yeni sistemde %50,01 almış kişi sadece %50,01'i temsil eder. geri kalan %49,99'un "istemediği" kişi ülkenin tek yöneticisi olur. oranlar önemli değil, isterse 70-30 olsun. sonuçta azınlık kesim yok sayılacaktır. azınlık dediğim de 20 milyon kişi falan.
cumhurbaşkanlığı ülkenin birleştirici gücü olmaktan tamamen çıkıp ülkenin fikirsel ayrışmasına zemin hazırlayan yeni bir makam haline büründü. dolayısıyla bu yasanın ruhu ortadan kalktı. artık cumhurbaşkanına hakaret eden kişi türkiye cumhuriyetine değil, rakip partisinin liderine hakaret ediyor olacaktır. karşı fikri savunan kişiye karşı hakaret ediyor olacaktır.
bana kalırsa bu yasa ilga edilmelidir. cumhurbaşkanına edilen hakaretler de herhangi bir hakaret suçu olarak değerlendirilmelidir.